Yıldırımlar bölerken, dimdik kayalıkları
Yırtıcı kuş sürüsü, tünemişti dallara
Aç kurtlar uluyordu, zifiri karanlıkta
Sellere kapılmıştı, yüzyıllık dev ağaçlar
Dağlarda saklanmıştı, Cemil ile Gülistan.
Ben İstanbul’da yaşamalıyım
Üsküdar’a giderken,
Kadıköy vapuru geçmeli önümden.
Geceleri Sultanahmet’in parıltılarını görmeliyim denizde.
Ben İstanbul’da yaşamalıyım
Hoyratça savurdun sen bu aşkın büyüsünü
Cenderene kıstırdın, şu ezik yüreğimi
Bir anlık zevke feda ettiysen de günlümü
Huzura erdiremedin, dikenli, şev ömrümü.
Uğurlamak isterdim, yine de son görüşte.
Yine beyaz martılar karışmış kanatlı bulutlara
Yine haliç’te Sultanahmet’in huzuru yaşanmakta
Yine güneşte buram buram deniz kokusu
Yine sen yoksun ve boğazda hüznün kolları.
Ilık bir rüzgar esiyor eylül vapurunda
Akdeniz’e dökülür ırmak ırmak saçların
Bir yanın keskin ayazıdır Rusya’nın
Bir yanın yakan güneşidir Asya’nın
Çakmak çakmak gözlerinle yanar yürekler
Karadeniz bile söndürmez ateşini gözlerinin
Gülüşün serinletir toprağın kavrulduğu mevsimde.
Sabahın seherinde coştu diclenin suyu
Önce mavzer sesleri duyulmuştu dağlarda
Pamuk tarlasındaydı saklanmıştı koçero
Vurulmamıştı amma on yıl yattı mahpusta
Aralık 1992/ænkara
Topraklarında açtım yağmurlu gözlerimi.
Sayende tanıdım ben bu dünyayı.
İnsanının sohbetleriyle ısındım.
Kör gecelerinde yürürken patika yollarını
Beyaz giyinen dağlarında donardı düşlerim.
Derin karlarına saplanırdı minik ayaklarım.
Sitemler kar etmiyor ani ayrılıklara
Vedalar uyutmuyor tenha gecelerde
Geceler geç kalıyor erkenci sabahlara
Güneş doğmuyor zamansız zor aşklara.
(27 Ocak 2004/Ankara)
Konuşurken deniz dalgası olurdu sesi
Berrak bir nehir’e öykünürdü gözleri
Soluğunda zifiri karanlığın kar sessizliği
Adımlarında yorgunluk alametleri.
6 Haziran 2006/Ankara
Sevinçlerden kurarken özgün hayalleri
Yalnızlık sokaklarında sık sık yürüdüm
Amansız acılar barikat kurmuş meğer
Doktorların merhametine kalmış ömrüm.
6 Haziran 2006/Ankara
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!