Soğuk bir şehir var dışarıda, çıkmamak için kendimi sıkarım
Herkesin olmuş hayatı zengin zengin, bir tek ben oralardan sakınırım
Etrafımı sarmış duvarlar gibi günahlar, bakamam, korkarım.
O duvarlara tırmanan dostları görmektense, ölmeyi göze alırım.
Etrafımda dünyanın tüm guzellikleri,
Duruyorum ben bir resmin ortasında.
And olsun, sen yokken yanımda,
Hiç mühim değildir bu devran bana.
And olsun, sen bu güneşten de güzelsin,
Gün doğunca biz de uyandık, kırmızı bir göğün altında.
Uyanış aştı zihnimizi, yüz asırlık bir uyku bitti artık.
Kolumuzda yok kuvvet, elimiz tutamıyor çekiç.
Bin asırlık uykudan uyandırıldık, günün ışığında.
Öğle vakti, gökler sarıya boyanmışken yürüdük, destanımız hasret kalmış kıyamet.
Deli kan akıyor, gençlerin damarlarında
Sel gibi akıyor, binlerce fikir ihtiyarın naaşına
Lakin o beden, görmezden geçer… Hakka!
İstemeden eziyet çektirir ahlakına.
Cehennem azabına uğradın, ey genç adam
Biz geleceğe gidiyoruz,
Geçmişle ne işimiz var?
Geçmişte kalan Sultan-Süleyman…
Onlarla benim ne işim var?
Dün namaz kıldım, yoruldum,
Boğazımda kaldı sözcükler,
Kalbime saplandı yekpare hançer
Can çıkıyor, ruhum akıyor inceden
Ölmeden, son arzum, hisset!
Bu sonlu hayatın, maddesini değil
Duygusunu hazmet.
Niçin gönlümü ezer bin-bir kıta,
Niçin Hak tutuyor bu kalbimi, hala hayatta?..
Yoksa günah mı işledim, şu zalimlerin dünyasında
Yoksa hakkı mı aştım bu mukaddes cihanda?
Ne kadar da aşsam, kendimi geçemedim
Ah bu duygu, içimi titretir
Yüreğimi harekete geçirir
Kana adrenalin salıverir
Nedir bu duygu, korku!
Öfke, ölüm, acı
Artık hepsi, onun bir parçası
Öfke, ölüm, acı
Artık hepsi, bu naif bedenin katili
İşte şimdi… Sessizlik…
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!