HİKAYEVARİ
Zaman, akıp giden su gibi fark edilmezdi,
Bir bakışta değişen yıllar,
Aynada yabancılaşan yüzler taşıyordu.
Pişmanlık denen zehirli yılanla tanışmamıştım o zamanlar.
Elimi uzatınca her şey hemen beni buluyordu.
Çalışmak, kazanmak, emek sarf etmek zorunda da değildim.
Kelimelerin sustuğu yerde doğuyordu suç,
Söylenmemiş bir “özür” kemirirken dilimi, dudağımı,
Zaman geri dönmüyor, sessiz olmuyordu hiçbir feryat.
Sakallarım yeni yeni terliyordu,
Kıyısından geçiyordum kaçamak göz süzüşlerin —
Sonra özlemle tanıştım.
Yakıp kavuran ama asla acımayan o kavram...
Uzaklardan gelen bir ses,
Bir fotoğrafta kalmış kırık bir gülüş,
İçini yüreğine itiraf edemeyen bir dil...
Her gece adı sayıklanan biri…
Duvarlara sevdasını kazıdığım o kadın:
Hani, siyah saçlarını ısrarla sarıya boyayan.
Yavaşça girdi koynuma çekingen bir kabulleniş.
Önce yaralarımla barıştım.
Büyümeyi reddeden bedenime inat,
Eksilmeyi, eksilirken artmayı öğrendim.
Aynı kalamazdı hiçbir anı, hiçbir kalp.
Mutlaka ölümü tadacaktı her beden,
Gözyaşının tuzu bir kere değecekti yanağa —
Gitmeyi bilecekti ayaklarım.
Umut, bir tomurcuğun çiçek açmasıydı,
Karanlığın içinde titreyen çaresiz bir ışık gibi.
Hani en çaresiz anda doğar ya mavi bir ışık,
Geceye direnen sabahın habercisi,
Hayallerime inat:
İki yürek, bir beden, bir de karavan çiziyordu yüreğimin tuvaline kırık parmakuçlarım.
Yeniden başlamak,
Tırtılın kozasından çıkışı gibi sancılı olmalıydı.
Küllerinden doğan bir niyet gibi,
Tekrar tekrar etmeliydi kendini içimdeki o ses.
Ve yürüyüp gitmeliydi insan,
Geçmişiyle vedalaşarak,
Hep ileriye, daha da ileriye bakarak.
Hayat öğretti:
Bazen veda ettiklerimiz büyütürmüş toy bir bedeni,
Bazen de veda edemediklerimiz...
Aklım büyüdü yüreğim hep çocuk kaldı:
Saf,
Temiz,
Masumca.
10.07.2025 16:14
Kayıt Tarihi : 10.7.2025 16:18:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!