Ah ne cezalar kesiliyor
Bu kara günlerde
Her yanı ölüm kokusu sarmış
Zincire vurulmuş umutlar
Şairin sözü kesilmiş
Bu nasıl bir zulüm
Yokuşlarda uçuşan kelebeklerin
Sebebidir inişlerde kaybolan şiirlerim
Gece beklediğim huzurla gelen
Yine kahrolası sancılı saatlerimj bu
Konuşur, konuşur ...
Hapsedilmiş saydam zindanlarında
Kanatları kırılıp uçmaya zorlanmış
Hangi kitaba sığdırılmış
Seviyorum deyip gitmelerin
Modası hangi çağın sonuymuş
Ağızda sakız olmuş duyguların
Yine kara bulutlar dikti gözlerini üzerime
Fırtınayla bir bir kırıp dökmekte
Ben kendime bile sığamamışken
Yazık oldu ardımdaki gönüle
Şimdi ne kadar ağlasam da yok çare
Kaf dağının gururlu devi
Denizlerin onurlu prensesi
Nasıl olduysa oldu
Sevdiler birbirlerini
Ödün vermediler hiç
Temeli çürük, yıkık, dökük
Kaleleri yıkılmış bir saray
Maskeli yüzlerden oluşan
Musallaya kurulmuş kurtlar sofrası
Gözlerin birbirini yediği sofrada
Yapılan gizli pazarlıklar
Uçsuz bucaksız bir ummandı gözlerin
Bir tarafı saydam ve sığ
Diğer tarafı derin...
Sen uzaklara dalıp gitmeyi sectin
Ben gözlerinde kimbilir kaç şehir gezdim
Hadi tak yüzüne en güzel gülümsemeni
Giyinip, kuşanıp cesaret elbiseni
Yalınayak yürü görsün toprak bir endam
Sarp, yama yokuş dağların kadını
Yüzünde gün karası, elleri kınalı
Yara bere içinde teni,
Özgür bırakın artık sesleri
Kaleme sığmaz yüreğin derinleri
Bırakın ağlasın bağıra bağıra
Tutmayın, kırın artık dilindeki zinciri...
Donmuş kalbe taze kan,
Anlat Seyyah
Hangi handa bıraktın
Son gözyaşlarını
Hangisinde anladın
Hayata ne çok geç kaldığını
İmkansız sevdalara kanar gibi
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!