ah benim en erken acım
daha ne olduğunu anlamadığım bir kanamada…
Seni niye yazamadığımı
Başkalarına yazarken bulacağım galiba…
Düzensiz, aceleci,
gümbürtüye gelmiş bir kalabalığım ben.
hem dağınık, hem tarzımın rahatsızı.
Bu yüzden; hiçbir cümlenin sonu olamamanın
‘çok noktalı’ sancıları yüklü yazılarıma.
Savunma içgüdüsünün çok sevdiği
Sismik, akıntılar tasası
Mekik dayar boğazıma
Hangi yana dönsem
Sevimlik vakitler dilendim
Zaten bir yanıma
bıçak darbesi dedim
Bu aşk bir doğum lekesi gibi
Kalakaldı bedenimde….
Bu bir yapay döllenme
Gerisinde doğurganlığımı örseleyen…
Kadını en çok kadın kılan özelliğini yitirmesi neyin cezası….
Yalın ayak bir çocuktu gözlerin.
yaşanılanın dışındaydı,en başında.
Yüreğime gözyaşları akıtırken
söndürdün sigaranı.
kalbimin nehirlerinde bir yas,
nesnel bir yasak.
Bütün kasırgalar kadın adı taşırda,
En büyük kaybı onlar verir
yaşamın küçük yangınlarında.
Kızıl saçlı bir kederdir annem
En çok sonbahara yakışan….
Sesinsiz uykular…
Camları kırılmış sehpanın
Ayaklıklarının balkondan taşan
Yüzünden bakmak gecenin yıldızlılığına…
Kurutulmuş biber patlıcan renklerinden
Akmak rüzgâra…
Kaçmak bu diyarlardan
adımlarına minyatür sessizliği bulaşmadan.
dokunmadan ellerine
değerini yitirmiş kavramlar…
Gecenin mavisine nane yeşili düştü…
Canlı bir yaprak atacaktı kendini uçurumdan
Asılı kaldı yapay çiçek demetinde…
Üşütmüştüm
Yutkunurken benzime yüklenen acıyla
Küçük bir çocuk gibi gelmeni diliyordum…
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!