Dolu dolu yaşanmış,
Birden bomboş kalmıştım.
Sevip sayıyordu herkes,
Hemen elimin ulaşabileceği yerdeydi her şey…
Sıkıyordu bütün bunlar beni,
Rutin işler…
Dudağının kenarıyla gülümsemeler,
Hep aynı işler.
Mevsimi gelince kullanılmayı bekleyen,
Boş bir eldiven gibi…
Hissediyorum kendimi.
Oysa ben mevsimler üstü yaşamak istiyordum.
Ağustos sıcağında terlemek değil,
Soğuktan iliklerime kadar ürpermeyi,
Sanki…Sanki Azrail yoklamışçasına,
Tiril tiril titremeyi istiyorum.
Bedenim yüreğime dar geliyordu.
Sıkışıyordum.
Hissediyordum bunu.
Bir fırtına öncesi sessizliği içimde,
Durgun ama tetikte…
Avını bekleyen bir avcı gibi,
Vurmayı…
Belki de…Belki de vurmayı bekliyordum.
Susuz kalmıştım, kendi yarattığım çöllerde…
Nemli, etli dudakların
Islak, ama sıcak öpüşleri…
Özlüyordu.
Yasak ilişkilere hasret.
Kavrulmuş, çatlak dudaklarım.
Gün doğumundan batımına
Hep aynı şeyleri yaşamak için,
Sabahları isteksiz kalktığım yatağıma,
Yine mi yatacak?
Yaşamış olmak için mi yaşayacaktım?
Gözlerimi açtığımda da,
Sürüyordu melankolik rüyalarım…
Yaşantım,kabusum..
Bedenim kabusuma tutsak olmuştu.
Bir şey oldu,
Kapkara bulutlar ardından,
Bir ışık, ay doğdu…
Önce hilal,
Sonra....Sonra dolunay oldu.
Gecem gündüz oldu, apaydın.
Olup da göremediğim yıldızları,
Gökte tek tek sayıyordum.
Ateş kadar sıcak,
Güneş kadar parlaktın.
Kamaşan gözlerim körelse de hissediyorudum.
Ödüm kopuyordu, duyacaksın diye.
Seni görünce,
Yüreğim atmıyor.
Gümbürdüyordu…
Allak bullak olmuştu yaşantım,
Yüreğim…
Benden bir adım önce gider olmuştu.
Hep yanında olmak,
Gençliğini yaşamak,
Gençliğini seninle paylaşmak istiyordum.
Eriyip gidiyordum,
Baharın gelişi ile gidişi bir olan,
Karlar gibi yok oluyordum.
Hemen avucumun içindeydin.
Saramıyordum…
Hoyrat rüzgarlar gibi,
Saçların uçuşuyordu yanı başımda,
Tutup koklayamıyordum…
Öylesine korktuğum anlar oldu ki,
Karşında konuşurken,
Beynimin dediklerini değil de..
Yüreğimin haykırmak istediklerini
Söyleyiversem diye…
Gözlerimin taa içini gören gözlerine
Ben böylesine per perişan
Karaya vurmuş balık gibi çırpınırken,
Aniden nasıl çıktıysan karşıma,
Yine öyle bir rüya gibi..
Ağırlığı olamayan
Şifon bir tül gibi
Uçup gidiverin
Gönül penceremden…
Hiçbir şeyler yapamadım
Zincirlere vurulmuş,
Kilitli yüreğimle…
Bir başıma kalmaktan gayri
Çaresizliğimle…
(13.05.1996)
Kayıt Tarihi : 27.12.2006 16:12:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
40 yaşlarda insanların yaş dönümleri olur.”40 oldum ama tırt olmadım.”derler.Önce kendilerine sonra etraftakileri ne bunu gösterip ispat etmek isterler.Giydiklerini beğenmeyip değiştirirler.Önce berberini değiştirirler.Sonra arkadaşlarını… Yeni arkadaşlıklar, dostluklar bir nevi GENÇLİK AŞISI gibi gelir onlara…Benim de böyle bir dönemim olmuştu.Çok sancılı atlattım diyemem.Örneğin; Deri pantolonlar giymedim.Motosiklet alacağım diye tutturmadım. Çünkü çok kişinin özeneceği,yaşamak isteyeceği deli dolu, şu an bile hayatımı yönlendiren, yaşantımın mihenk taşı bir gençliğim olmuştum… Ben monoton hayatıma renk, tek düzeliğime hareket ve heyecan arıyordum.Bazen olgunluk ve hayatı bilmişlik artımız olur.Yaşamak istediklerimize rehberlik eder.Benim de öyle oldu. Kabuslarım gençliğimin uyanmak istemediğim rüyalarıma döndü.Ama dedim ya rüya…Rüyalar gecelerle kısıtlıdır.Uyandığımızda unutulur ve biter.Bulutların üstünden inersiniz aniden…Kişiliğiniz, kariyeriniz, toplumdaki yer etmişliğiniz,aileniz vb…Yeniden öenm kazanır.Önünüze koyduğunuz şapkanızı tekrar başınıza geçirir, artık yere basan, ayaklarınız üzerinde gerçek hayata yürür gidersiniz…
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!