Herkesin dolabında bir ceset var;
Kiminki çürümüş, kiminki hâlâ sıcak…
Hayat, bir cellât gibi dolaşır aramızda,
Bir bakarsın gülüyor, bir bakarsın kana bulanmış.
İnsan dediğin garip yaratık:
Önce sever, sonra kırar,
Sonra da kendi açtığı yaraya şaşırır.
“Ben ne yaptım ki?” der,
Sanki hepimiz onun hançerine gönüllü koşmuşuz gibi.
Kırgınlıklar birikir,
Gece olur; ruhun kapıları gıcırdar.
Dolabındaki ceset fısıldar sana:
“Unutmadın… Çünkü unutmak zayıfların işidir.”
Biz güçlü değildik,
Sadece katlanmayı öğrendik.
Sırtımızda görünmeyen mezar taşlarıyla yürüdük
Ve her adımda biraz daha insanlardan uzaklaştık.
Hayat denen savaş alanında
En ağır darbeyi en yakınlar vurur.
Hiç düşman kadar acıtan olmadı,
Ama dost kılığındaki darbeler bizi yıllarca uykusuz bıraktı.
Herkesin dolabında bir ceset var…
Kimininki bir ihanet,
Kimininki bir veda,
Kimininki yarım kalmış bir çocukluğu taşır.
Bizimkiler konuşmaz,
Gecenin en sessiz yerinde bile çığlık atmaz;
Çünkü en derin acılar sessizdir
Ve sessiz acılar insanı en çok büyütenlerdir.
Yine de yürürüz…
Küllerimizi sırtlanır, yaralarımızı mühürler,
Karanlığı kendimize zırh ederiz.
Ve bir gün gelir,
Kendi cesedimize bakar, gülümseriz:
“Ben seni öldürmedim, sen beni güçlendirdin.”
Ve o gün anladım:
En ağır ceset başkalarının değil,
İçimde sessizce gömdüklerimdi.
Mihrican Tunç
Kayıt Tarihi : 11.12.2025 19:13:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.




TÜM YORUMLAR (1)