Dön, beni de götür,
Nereye gidiyorsan…
İster bilinmezliğe, istersen hiçliğe…
Senleyse gidilecek yer; önemli değil neresi olursa…
Sonunu düşünmem…
Adı gurbet olsun ya da ölüm olsun, ne fark eder?
Sen gittikten sonra anladım zaten…
Sensizliği, senin olmayan bir alemi…
İnan hiç bilemezdim, bu gidişin olmasaydı…
Kalkıyor gözümün önündeki o perde,
O alacalı, hayatın karışımı olan çok renkli perde…
Şimdi tek renkli, zevksiz ve heyecan vermeyen eski püskü bir perde...
Soluk mu soluk, ütüsü vurulmamış tek renk, siyah…
Eski günler canlandı gözümde…
Dedim ya herşey tek renk oldu diye,
O günlerin tek kanalı gibi, hiçbir zevk vermeyen…
Yaşam daha sıradan hale geldi…
Hiçbir şey anlatmayan, söylemeyen…
Keşke yalnız kalmasaydım, bu söylediklerimle burada...
***
Acaba “Al beni de götür” demiş olsaydım, ardından götürür müydün?
Yoksa, “sen kal burada” mı derdin?
Deseydin de ben dinler miydim?
Sen gittin ya, bu kadar tatsız, tuzsuz mu olur buralar?
Bu kadar mı çekilmez olur?
İnanmayacaksın, biliyorum…
Herşey soldu sen gidince…
Kırmızı gül, kan kırmızısı rengini kaybetti,
Sanki güneşin o sarı rengi soluklaştı…
Yaşam donuklaştı…
Herşey sonbahar rengini aldı…
Sen olmayınca yaşam daha yavaş akar oldu.
Herşey sustu…
Kuşlar bile gökyüzüyle dansını kesti…
Evimizin maskotu dediğimiz dört ayaklı kızımız gidişinle yerinden kalkmaz oldu…
Daha ağırlaştı, bir şey yemez oldu…
Her kapının açılışında sen zannetti, onun için değişen çok şey oldu…
Beni ise hiç düşünme, benim için değişen pek bir şey olmadı...
Sen varken sen’dim; sen gidince ise her yer sen oldum…
Kayıt Tarihi : 26.3.2017 14:29:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!