ümidin eğilişini taşıyor
susuz kaldığı yeryüzüne
mavinin yeniden dirileceğinin belgesi olarak
yürüyor yeryüzünde
fırtınaların durulacağını söyleyen
huzur öncesi suskunluk gibi
ak köpüklü sevdaların
hiç bitmeyeceğine dair
yemin üstüne yemin
derken
dünya çölünde
arz soğuğunda
cahiliye karanlığında
bin kıvılcım olarak tutuşuyor gök
anestu nara…sevincini
ağzından insanlığa taşıyor
ben bir ateş gördüm
sayhasıyla yırtılıyor yalnızlığı insanın
durduğu yerdeyiz şimdi
bir tutam kor derdindeyiz
belki ısınır buraya diye kalbimiz
ve öteye ısındırıyor elçi bizi
bir aşina aydınlık hevesindeyiz
belki alışır ruhumuz buraya diye
ancak elçi
sonralara hazırlıyor kalbimizi
ağyar görür kalbimiz belki
yar ettiğimiz dünyayı da
asıl Yare hasreti yar bilir diye
la ilahe’nin süpürgesiyle siliyor tutkularımızı
yırtıyor dar gömleğini varlığın
illa Allah …diye bildikçe
hüsranlı uçurumlardan geri alıyor ayaklarımızı
artık eşyanın sahte avuntusundan çıkma vakti
artık nalınlarımızı soyunup
Rabbimizin , gel dediği yöne
yürüme vakti
dünya sürgününden
kur'an'ın teselli yurduna dönüş vakti
tuva vadisi
kutsanmış o vadi
Söz'ün ta kendisi
hece hece
Benim Ben…
Senin Rabbin.
deyişin sıcağına taşıyor bizi
güzel bir rüyadan sonra
gülümseyerek uyanmak kadar
kalbe ferahlık bağışlayan
kaç nimet bahşedilmiş
güzel rüyaların görüldüğü
kaç gece nasip olur
bir ömürde
bir kula
karar zamanı şimdi
kendi küllerinde çırpınmadan bir anka
yakmadan kanatlarını kendi ateşinde
doğuşlar hep bir hayal
var oluşlar
hep bir yokluk
söylemesek bağrımız
söylesek dudaklarımız kanar
artık şeytan içimizde
ve öz ülke fitneye tutsak
sınanma bizde
sınanma sözlerimizde
sevgilinin çağında bir sürgün idi fitne
haklıyı haksızdan ayırana kadar
şehrin duvarlarına hasretle baktı hep
çatladı kale kapıları
ordular istila etti şehirlerimizi
dalga dalga
akın akın
kimlerden hücum üstüne hücum
künde üstüne kündeler gördük
düşler ve düşüşler tuttu sokak başlarını
uykusuz türkülerin nakaratlarında
ağıtlar oldu hasadımız
kentler ecelsiz serüvenler yaşadı
tarihin gözeneklerinde paramparça
ay ışığının ayarttığı saatlerde
ilticalara durduk kaç kez de
hani kurşun adımlarla çiğnendik
hayatın orta yerinde
gecikmiş düşlerimizi tazarruda bulunduk da
gözlerimizde çığlıklar çoğaldı hani
sesine yaslandık gece şarkılarının hani
gönlümüz kör düğümlere tutsak oldu
bir nihanice nigahında
can verirken milyonlarca ahımız
hani iki gözü iki çeşmeydi
vedasız yolcularımızı bir daha getirmedi
nedense rüyalar geri
yok…
ümit yok buradan
yüz vermiyor
sığmıyor insan kalbi şu ufuklara
yerleşemiyor sevdalar dünyaya
ayrılıklar parçalıyor vuslatları
her sevdanın ertesi veda
öyleyse
ötesi var
fazlası olmalı dünyanın
dahası…
daha daha dahası bekliyor olmalı
insanı.
redfer
Kayıt Tarihi : 5.2.2025 01:08:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!