Her Nefesi Hayat Olan Adam Şiiri - Yoru ...

İlhan Kılıç
68

ŞİİR


7

TAKİPÇİ

Her nefesi hayat olan adamdan,

_______________________Gözlerinde güneşi taşıyan kadına…



Deli AŞKIM benim, hasret çekilmez oldukça; her gülüşüne özlemli türküler yakarım şehrimde… Yağmurla yağdıkça yokluğun sızıları, üşüyen parmak uçlarımdan dökülen binlerce satıra güller açtırırım. Bir damla olup şehrine düşmek isterim ay yüzlüm, az ama delice yağmak şehrinin arnavut kaldırımlarına… Şah damarlarından süzülerek yüreğine akmak, seni sende yaşamak velhasıl tek derdim

Tamamını Oku
  • Rıza Karataş
    Rıza Karataş 21.09.2010 - 14:44

    Sen mi, Benim Ney'imsin?



    Özlemim
    hasretim
    olmayan
    ve belki de
    hic olmayacak
    vuslatım'sın sen benim...

    Aşk aşk beklediğim
    Sevgi ile beslediğim
    sevda sevda kokladığım
    rüya rüya dolaştığım
    sabah sabah aradığım
    esmeyen
    ve belki de
    hic esmeyecek
    seher yelim’sin sen benim…

    Ümidim
    ışığım
    NUR'um
    yıldızım
    mehtabım
    ve
    hiç bir zaman
    bitmeyecek
    batmayacak
    GÜNEŞ’imsin sen benim...

    Şimdi aktı
    dogaçlama
    yüreğimden
    bu dizeler
    parmak uçlarımdan
    klavye tuşlarımdan
    bağrımı delen
    yürek vuruşlarına...!

    Nefesimle çaldığım
    NEY'imsin sen benim
    SEVDİĞİM
    Biliyor musun ay yüzlüm , o gece hiç uyumadım .Mevsimlerden bahardı ,tabiatım yeşillenmişti.Çünkü çünkü sen gelecektin, nasıl uyuyabilirdim ki.Yüreğim öylesine serindiki içim içime sığmadı, kirpiklerim kapanmadı bir türlü, heyecanla yeni doğan güneşi selamlamayı bekledim. Yılların ardından ilk defa buluşacaktık seninle. Buğulu gözlerini tüm çıplaklığıyla ilk kez görecektim, dudaklarında yine tebessüm olacakmıydı resimlerindeki gibi. Yine titreyen sesin savuracakmıydı yüreğimi diyardan diyarlara. Uyuyamadım işte bir türlü. Sabahın ilk ışıklarıydı , o sabah ne kadar uzun sürmüştü , bulabildiğim en güzel kıyafetleri giyerek senin için yola koyuldum......



    Gelişin öylesine büyük bir huzurduki , geceler boyu hayalini kurduğum düşlerimden bile daha güzeldi. Uzaktan gözlerini gördüm önce , beni üzeri yosun tutmuş yanlızlar rıhtımından kurtaran gözlerin , nasıl aydınlıktı öyle. Rengarenk giyisilerin içinde omuzlarına süzülen saçların ve o dudaklarındaki içimi rahatlatan gülüşün ne güzeldi...



    Çok iyi anımsıyorum mevsimlerden bahardı , yağmur yürekli kentim sen geleceksin diye güneş açmıştı. titreyen dalları yeşermişti ağaçlarımın, kelebekler bile sevincime ortak olmuştu. oysa senden önce hüzün yağardı düşlerime. hayran bakışlar tanıştı önce , ardından utangaç davranışlar.Önce seni seyre durdum uzun uzun , içime akıtıyordum doyumsuz güzelliğini. Senin ise yanakların kızarıyordu , karşındaki hayran gözlerin ardında.Nereye gideceğimizi konuşamadanyürümeye başlamıştık tutku sahilinde. Mutluluk rüzgarları sürüklüyordu bizi, belli ki sende mutluydun. Hem duygularımız, hem gözlerimiz hemde dudaklarımız konuşuyordu.
    Bazen oturduk , bazen yürüdük , zaman hızla ilerliyordu. Zamanın durmasını arzuluyorduk çünkü çok mutluyduk. Ama sabah başlayan güneş batmak üzereydi , akşam oluyordu ve sen gitmeliydin. Ayrılığın hüznü yansımıştı gözlerimize o gün bir hayal gibiydi, mırıldanarak bana yine geleceğini söylemiştin. Giderken sen tutku sahilimden, dalgalanan saçlarının arasından buğulu bakan gözlerin beni bir rüyadan uyandırdı. Sen kayboluncaya dek ardından baktım,gözlerimi alamadım bir türlü seni benden uzaklaştıran arnavut kaldırımı sokaklardan. Gelişin bir rüyaydı.. ya da gersini sen tamamla sevdiğim...........!

    Cevap Yaz
  • Rıza Karataş
    Rıza Karataş 20.09.2010 - 22:19

    SIRADAN DEĞİL BU KELİMELER
    ARTIK SANA DOLDUM
    YORULDUM
    OYSA BEN NELER HAYAL ETMİŞTİM
    YEŞİL PANCURLU BİR EV DEĞİLDİ BELKİ AMA
    AYNI POSTUN ALTINDA ISINABİLİRDİK CIRILCIPLAK

    Yaklaşma…
    Yollarına toz olduğum sevgili! !
    Dudak büktüğüm gidişine…
    Yüz eskittiğim zamanla..
    Ey Yüreğimi yüreğine bir kez olsun konuk edemediğim sevgili! ! !
    Dokunma ellerime..
    O eller ki, zamanın bir köşesinde, iş çıkışlarının heyecanıyla atan kalpleri bir bedene dolduran;

    sonra Tek can ile kenetlenip kaderin vahametini inadıyla kıran eller…

    Git...!!!
    Varlığın, yokluğuna özdeş şimdi…
    Yazıyorum birkaç dakika ağlamışlığın ve gözyaşının üstüne

    Cevap Yaz
  • Rıza Karataş
    Rıza Karataş 18.09.2010 - 12:36

    SEN SEVGİLİM


    hasret çekilmez oldukça; her gülüşüne özlemli türküler yakarım şehrimde… Yağmurla yağdıkça yokluğun sızıları üşüyen parmak uçlarımdan dökülen binlerce satıra güller açtırırım. Bir damla olup şehrine düşmek isterim ay yüzlüm az ama delice yağmak şehrinin arnavut kaldırımlarına… Şah damarlarından süzülerek yüreğine akmak seni sende yaşamak velhasıl tek derdim…

    Ey yar fermanım sanadır...
    Kahramanlığım zamansızlığım sana…

    Hadi tut ellerimden çağır beni gamlı hazanına. Yırt yokluğunun karanlık perdelerini. Soyun çok sevdiğin siyahın matemini üzerinden sana rengarenk gökkuşağını getirdim bak. Dilimizden düşmeyen gurbet kuşlarına kelepçeler vuralım hadi. Saçlarına güller döktüğüm bahar gözlü sevdam sen bu tende yaşadıkça unutulur adım sanım varlığım… Gel… Güllerimizi solduran gurbeti silelim bir ömür. Ne sen bana uzak ol ne ben sana yasak. “Günahkar” desinler cennetten kovsunlar dilerseler; sen varsan yanımda baharım ben her şeye her yere varım.

    İster toprak olayım ister dalında yaprak. Bırak kırsın bizi uzaklıklar u-mutlu düşlerimizi ezsinler. Elbet bir gün tersine döner hayat. Yeter ki sar bedenimi sevginle var ol benimle. Seninle varım ben sadece seninle… Köklerimden ayırdım sancılı sesimi artık başımdan geçen aşkları unuttum. İster öznem ol ister yüklemim ol seninle tam yarım cümlelerim. Virgüllerinin anlam kazandırdığı satır aralarındayım şimdi danışıklı dövüşlerin tam ortasından sıyrıldım. Taze başaklarının en bereketli yüzündeyim ilk defa.

    Mecnun çöllerime düş gözlerindeki sağanak yağmurlarınla hadi... Çölleşmiş yanlarımı can’a çevir köklerime mutluluk sun... Sana gelen yollardan geri çevirme beni. Avuçlarıma biraz sevgi damarlarıma biraz umut canıma biraz canından can kat... Gölgelerindeki hayata sığınayım… Gece saçlarından süzülüp gözlerinin hazanında konaklayayım… Gül kokulu terinde üşüyeyim… Nefesinde eriyeyim… Emanet sevinçlerimi salıp bayram sabahı umutlarımı kaldır hadi. Gözlerine acı kaçmış çocuksu gözbebeklerimden öp. Sonra savur beni gözlerinin kahverengi cennetine. Deli
    [ A''ERAYN, 18.02.2009 ]





    SEN SEVGİLİM-1
    dalgalarında ıslat beni delirsin deniz... Ayakuçlarım tuz koksun dizlerim ise toprak… Senin memleketinin...

    Sar beni göğüs kafesindeki sıcaklığına en gözü kara halimi kundakla nefesinle... Kalın giydir volta attığın damarlarımı. Yüreğin olsun iç gömleğim... Üşüdüğümde yüreğimden boşalan terleri sık gül kokulu avuçlarınla sonra göğsümün kalp atışlarını hızlandır gamzeli gülüşlerinle. Parmak uçların hep uzakları göstersin sonbaharımda ırak olsun varacağımız yer Filistin kadar karmaşık. Bulutları olmasın kavuşacağımız yerlerin ben saçlarından bir tutam alır güneşin altında sana bulutlar örerim ellerimle soluk aydınlığa inat.

    Gideceğimiz diyarlarda rüzgar olmasın be can; terlese de topraklar terlese de yapraklar… İki dudağından hayata akan her bir nefesini avuçlarımda saklar her bir nefesini terli topraklara rüzgar bilirim. Yangınlar biriktiririm üşüdüğümde bedenimi sende tutuşturmak için. Küllerimden binlerce demet kırmızı gül istiflerim gecelere serdiğin yıldızlara... Yağmurlara yanaşırım ki sesimden tanır beni damlalar. “Koşun” diye seslendim mi saçlarına bereket yüzlü sağanaklarım yağar…

    Gözlerindeki hayat aydınlatırken karanlıklarımı yüreğimin tahtası bir sevda çivisiyle tutturulur. Güneş kıskanır bakışlarını gönlüm ateşlere düşerken tüm ufukları sararsın. Sevda ambarlarında nice sarı başaklar biriktiririm yüzünün yoksulluğunda dirhem dirhem özlemi hasreti yine senle gidermek için binlerce ' seni ' saklarım yüreğimin ambarlarında... Ateşten sıyırıp ellerimi murat ederim gönül dualarımda... Avuçlarım gökyüzüne dönse de gözlerim sana bakar... Bakışlarında saklarım kendimi... Sınırsız... Dikensiz... Geçiş üstünlüğü hep bizde olan yolculuğun içinde sana yanarım... Yakanı sen olan denizlerde tutuşurum... Sonra nefesinde durulurum... Uykuyu kendimi avutmak için beklerken şimdi saatlerin tıkırtılarını saymaktayım yar...

    Yanındaki tabutta gömülecek kadar seviyorum seni… Kemiklerimiz ayrı yatsa da hürüz gözlerinin kahverengi cennetinde. Aynı gökyüzünün beyazında özgürüz lakin kurtar beni Züleyha bakışlı ölümlerden çek umutsuzluk kuyularından hadi… Bu gece beni sadece ak yüzünün kızarmış tatlı nehirlerine al. Sıcacık yüreğinde avut uykusuzluğumu. Sonra da dudaklarımın susuzluğunu kurut dudaklarında sustur ahımı... Sen konuş gözlerindeki susmalarınla konuş... Ben ise dinleyeyim; yeter ki sesin çarpsın kulaklarıma… Sabrımı giyineyim... Kelimelerinden anlam çıkarayım mutluluklara dair.

    Gözlerinin okyanuslarında kaybolurum sanma sakın...
    Rotam göz bebeklerin menzilim sen iken
    Yüzünün Cennet coğrafyasından başka
    Hangi sevda başkentine gidebilirim ki…

    Biliyorum dünyadan bezgin hallerini…

    Yokluğun beynimi kurşunlasa da
    Kavuşmalarımız hep gül yüzünün aydınlığı gibi umut kokacak...
    Amber gibi kokacak kavuşan ellerimiz...

    Cevap Yaz
  • Fatma Avcı
    Fatma Avcı 18.08.2010 - 13:20

    harika bir anlatım....sevgiliye duyulan özlem ancak bukadar bıçak gibi keskin cümlelerle anlatılırdı..kaleminize sağlık....

    Cevap Yaz
  • Ölüm Haktır
    Ölüm Haktır 07.08.2010 - 15:00

    basarılar

    Cevap Yaz
  • Rıza Karataş
    Rıza Karataş 27.07.2010 - 12:59

    Gönlümün sana yazdığı aşk şarkımızın ilk dizeleriyle seni ısıtmak istedim.

    Kalbimden dökülen kırmızı yaşlar vuruyor yanaklarımın kıyılarına. Topluyor hasretini çekiyor içine hırçın dalgaları gönlüm. Serildanlar tütüyor damarlarımda. Kendime isyankarım, dünya ya, aşka isyankarım beste beste şiirlerde şarkılarda ve bu sevgililer gününde gözlerimin aynasına yansıyor serabın. Bir çılgınım. Hep kapalı yakamoz yeşili gözlerimin perdesi. Açamıyorum. Parçalanıyor içim. Ben seni özlüyorum papatyam.

    Bu gün acının bir boşluğu çekiyor beni. Bu gün sensizliğin girdabı sürüklüyor param parça. Bu gün zalim hasretinin idam sehpasındayım. Yağıyor sel gibi kırmızı yaşlarım kalbimin vadilerine. Çok ıslandım, üşüyorum. Bir şey söylesem, korkarım çığ düşücek dudaklarıma. Kapalı dil yolllarım. Konuşamıyorum. Kelimeler tıpkı yüreğim gibi donuyor havada. Ben sım sıcak senin sözlerine ve gözlerine hasret kaldım. Ben seni çok özlüyorum papatyam.

    Hasretin koparıyor sarı bir lale gibi kalbimi dalından. Hasretin kokusu kaplı dört bir yanım. Esir düştüm hasretine, artık tutsağım. Vur beni ***** felek şakağımdan da hiç bir şey duymayayım, acıyor çok şu canım. Koptum seni sevmekten. Koptum sevdanın yolunda. Alev alev kanıyorda, yanıyorda şu canım. Tükür yüzüme azrail. Ben cehennem kazanlarına yana yana yıkılayım. Ben seni çok özledim papatyam. Kaynakwh: Kaynakwh:

    Bu gün sevgililer günü, bu gün senin günün, bu gün benim günüm. Bu gün ikimizin, aşkımızın günü gül gözlüm. Lakin ben kara zindanlarda kilitli kaldım. Gerilmişim şeytanın çarmıhına. O vurdukça elem sızısı bağrıma. Dudağımdan ismin dökülür. Dudağımdan sen dökülürsün. Dudağımdan sana sarkan aşkım dökülür, tutamam, tutunamam, doyamam, yaşamayam n'olur inan buna. Şu sana dökülen aşkımı duyan üç beş kişiyi geçmez. Anlayansa bir kaç kişidir sadece. Bir tek sen anlasan buda yeter bana. Ben seni çok özlüyorum papatyam.

    Şiirlerle geldim sana, şarkılarla geldim. Türkülerle, çiçeklerle geldim. Yollarına düştümde geldim. Her şeyi aştımda geldim. Şu yüreğimde taşıdığım sana aşkımla geldim. Tutundum sevdayla sarı saçlarının tellerine. Yıkandım gözlerinin yağmurlarında. Ankara gibi kaşına, gözüne, yüzüne vuruldum. Bir kuştan aldığın ismine. Kadife tenine. Vuruldum senin bir tek saç teline. Ben sana dörtbinbeşyüz volt elektrikle tutuldum. Temizlendim itiraflarla. Sana mis kokulu gerçeklerle aklandım. Yanlış yaptım sana çok üzgünüm, çok pişmanım ve senden yürekten özür diliyorum. Dün akşam seni düşünürken tıpkı önceki geceler gibi yine uyuyamadım. Öksüz düştü gözlerim uykuya. Ben seni çok özlüyorum papatyam.

    Şimdi kırık kanatlı bir martıyım. Rotamsız, sen pusulamsız hayat denizinde nereye olduğunu bilmeden yol almaktayım. Tanrıdan istediğim tek bir şey var. '' Tanrım içimde tüten sevdamın ateşini aşkımada göster. Görsün gözlerimden süzülen kırmızı yaşı. Duysun içime düşen sancıyı ve hep sonsuza kadar benim olsun.'' '' Tanrım o melek bakışlı, kristal sözlü, beni kederlerden kederlere bulayıpta dizlerimin üzerine çökerten, beni sana böyle acıyla yalvartan sevdiğim kadında anlasın beni. '' '' Dostlarım anlasın tanrım, sana yalvarırım. '' '' Ben hiç bir zaman sana ve kimseye sende biliyorsun asla hiç bir kötülük yapmadım ve böyle yalvarmadım ve şimdi sana yalvarıyorum Allahım.'' '' Sana erkek gibi, hayatı boyunca yaptığı her şeyde cesur olmuş, tüm kararlarını sonu ne olursa olsun cesurca almış bir erkek gibi yalvarıyorum. '' '' Papatyamı çok özlüyorum Allahım. ''

    Hayatımda hiç kimseye yalvarmadığımı bir Allah biliyor. Hiç bir zaman hiç bir şeyden korkmadım. Yaşam kitabımda korkunun adı bile yok. Yaşam kitabımda korkuya yer yok. Yaparsam bir şeyi yaparım. Karar ve uygulam bu benim hayat sentezim. Cesur kararlar aldım ve cesurca uyguladım. Acı çektim, ağladım, yanlız kaldım, süründüm de ama yinede kimseye eyvallah etmedim. Bunları ve her şeyi sana anlatmamın bir sebebi var ve asla duygu sömürüsü değildir. Anlatmak zorundaydım, dillendirmek zorundaydım ve gerçekten beni seven bir kadınla karşı karşıya olduğum için ve bu sen olduğun için anlattım, seninle paylaştım. Ben şimdi seni çok özlüyorum papatyam.

    Hiç kolay değildi, hiç bir şey. Duyan vurulurda, ya anlatan ölmez mi? Ben anlatırken kendi şakağıma kurşun sıkmaktan, ölmekten bin beter oldum. İşte o an elimde bir doçka uçak savarı olsaydı boğaz köprüsünün üstünde uçan tüm martıları tek tek indirirde vururdum soyumuzun kökünü kazımak için. Çünkü hayatımdan, canımdan bile çok sevdiğim insanı, seni çok inciteceğimi biliyordum. Keşke elimde sihirli bir değnek olsaydıda üç gün için geçmişe dönebilseydim. Hani bir pire için yorgan yaktığımın öncesine. Hani çok önceye. Ah keşke dönebilseydim. Kendim içinde istiyorsam şerefsizim. Tek senin için sevgilim. Ah keşke üç günün sonunda varsın son nefesim olsun ben buna seve seve uğrunda razıyım. Yeter ki gözlerindeki yaşı görmeyeyim. Yeter ki beynine acı düşürmeyeyim. Yeter ki ömrünü dolduran bir arı gibi gözlerinin gülüşünde son nefesimi vereyim. Bu dileği namusum ve her şeyim üzerine. Hayatta onlardan başka hiç kimsem olmayan anamın ve babamın üzerine yemin ederim ki her şeyden çok gerçekleşmesini istedim. Allahtan gözlerini gülümsetebilmek için bunu istedim ama olmuyor, olmuyor olmadı. Sensiz yaşanmıyor böyle. Ben seni çok özledim papatyam.

    Bir gurursa seni böyle peşi sıra sürükleyen, bir gurursa ardında yol aldığın. Bilemem sen bilirsin, sürüklen istersen. Ama beni de, aşkımızıda, daha da önemlisi mutluluğuda hem bana, hemde kendine kaybettiriyorsun. Kendini başka bedenlere sunmaya çırpınışların benim kararım değil tamamen senin kendi seçtiğin yolun. Şunu bil ki; Asla şu yüreğimin ve tenimin sana olan ateşini başka tenlerde bulamayacaksın. Ben üzülsemde karar senin sevgilim. Ne beni, nede başka hiç kimseyi dinleme, dinleyeceğin tek şey kendi kalbin olsun. Kimse seni benim kadar sevemez. Ben seni çok özlüyorum papatyam.

    Bu gün sevgililer günü. Param yok ki sana lüks hediyeler alabileyim. Param yok ki seni armağanlara boğup mutlu edeyim. Param yok ki dünyayı ayaklarının altına bir halı gibi sereyim. Şu sana sevdasıyla zengin yüreğim senin için ne ifade ediyorsa bilemiyorum ama bir kaç dize yoksul şiir yazabiliyor sadece ve bu sana gerçek sevgim. Hiç bir erkek seni benim kadar sevemez. Bunu ben biliyorum ve sende bil sevgilim. Sana gönlümden sen içinde olduğun için çoştukça çoşupta gelen bu dizelerimi sevgililer günü armağanı olarak sunuyorum. Ben seni çok özlüyorum papatyam.

    Şimdi geceler çok soğuk ve bir o kadarda anlamsız. Hüzün tükürüyor ellerime, gözlerime, tenime. Şimdi acının derinlerindeyim. Şimdi kanatlarım kırık. Umutlarım sönük. Acı yüklü her yerim. Özlem kokuyor burnuma. Hasretinin kölesiyim. Şimdi bu ben, ben değilim. İstediğin bu mu canım? Yürek yanıyor, kalbim kanıyor, canım sıkılıyor. Bir ben, bir ben olup ağlıyorum sensizliğin kucağında. Seni özlüyorum sevgilim. Bana bakışlarını, gönlüme doluşlarını, tenime dokunuşlarını, dalga olupta içime vuran öpüşlerini özlüyorum. Seni özlüyorum canım. Her yerini. Seni özlüyorum canım. Hani bana evli olmasakta KOCACIĞIM deyişlerini. Seni özlüyorum canım. Sana KARICIĞIM deyişlerimi. Ben bir tek şu hayatta seni istiyorum aşkım. Başka ne bir şey biliyorum. Nede söyleyebiliyorum. Bildiğim bir tek şey var.

    '' BEN SENİ CANIMDAN ÇOK SEVİYORUM ''

    Dinle sevgilim

    Yakan dokunuşların elindeyim,acının denizinde
    Sensizliğin içindeyim, kalbinin gözlerinde
    Sen öl de uğruna öleyim, Hiç olmaz bu umurumda bile
    Seveceğim seni dünya döndükçe, Sen hisset aşkımı kalbinin içinde

    Ah ben seni çok özlüyorum papatyam
    Sevgililer günün kutlu olsun
    Ben seni çok özlüyorum papatyam
    Sevgililer günümüz kutlu olsun
    Ben seni çok özlüyorum papatyam
    Gel desen senin için;
    Karıda, kışıda, yollarıda uçar yanında olurum bir günde
    Ben seni çok özlüyorum sevdiğim kadın AŞKIM,
    Ben seni çok özlüyorum
    Çoook ooofffffffffffffffffff
    Of

    Cevap Yaz
  • Rıza Karataş
    Rıza Karataş 13.07.2010 - 15:21

    gölgeler gibi silik yüzün bende
    kazınmış eski hüznün kalbine
    'sen bile gidiyor musun? ' gibi bakma bana
    ben konuşamıyorum

    gözyaşım saklasın korkumu
    ağlamak isterken bile korkuyorum
    bir güneş, bir ışık, bir dönüş yolu arar
    durur yüreğim, eski günlerine

    durdursan atsan zamanı uzak bir yere
    dönüşse çöller birer denize
    anlamaz ki şu yüreğim
    haline ağlar durur bir köşede

    çaresiz düşmesin başın öne
    bir gün döndüm geri diyeceğim
    bir ağıt, bir rüya, bir dünya bıraktım sana ben
    gidiyorum..

    bir ağıt, bir rüya, bir dünya bıraktım sana ben
    gidiyorum
    elveda....

    Cevap Yaz
  • Rıza Karataş
    Rıza Karataş 13.07.2010 - 15:20

    Beyaz kağıda apaçık her şeyi yazarken, düğümün çözüldüğü en can alıcı cümlede mürekkebin bitmesi ile yarım kalan bir öykünün son cümlesi gibi.

    Öykünün yarım kalması bu yazıyı da etkilemiş olacak ki; ‘sonsöz’ kalıbına sokamadığım yazı da keskin cümleler kullanmak zor geliyor. Matbaadan yeni çıkmış taze gazete kokusu ile çekip giderken, insana en çok dostlarına ‘Hadi Eyvallah’ demek koyuyor. Dost diyorum, mutluluğu için mücadele verdiğin, emek harcadığın insanlar. Aslına bakılırsa insan en sağlam tokadı da, en fazla emek harcadıkların yiyor ve doğrudan o argo cümleyi anımsıyor:

    “Kahpe dostun olacağına, delikanlı düşmanın olsun”

    Hayat standartlarına uyum sağlamanın sadece kemer sıkmaktan ibaret olmadığını da bu şekilde öğreniyor insan. El atına binenin, çabuk ineceğini zamanla öğrenmesi gibi.
    ‘Satılmış dostların kiralık cümleleri’ insanı kırar mı bilinmez ama kuşbakışı bakanların, kuş beyinli olduğu teşhisi kaybolan yıllara isyan ettiriyor. Paylaşılan yarım ekmekleri ve marketlerden toplanan kasalarla ısıtılan soğuk geceleri saymazsak…

    Yanlarında bir kibrit yandığında, korkudan itfaiyeye haber veriyor menfaatleri için insanları birer birer yakanlar. Sadece bir kibrit ateşinin, üstü örümceklenmiş çoğu karanlığı aydınlatacağı korkusu şaşırtıyor insanı ve karanlıkta kalanları.

    Ancak karanlıklar o kadar çökmüş ki bu saklı kente, ne kibriti yakacak derman kalıyor, ne de yakana bir destek çıkıyor. İnsanın en güvendiği dağlarında çoktan kayak yapıldığı aklına geldikçe, güvenilen dağlarında karanlığın bir parçası olduğu gerçeği yıkıyor tüm güven duygularını. Kararan yürekler tamamen kararıyor.

    Bu nedenledir ki bu saklı kentte, gülü seven dikenine katlanamıyor, ya da dikenin yanında gül o ölçüde nadir doğuyor artık. Masanın üç ayağı kırıkken dengede tutmak, tek başına mümkün olmuyor.

    Merhabası olmayan bir veda yazısıdır bu. Beyaz kağıda apaçık her şeyi yazarken, düğümün çözüldüğü en can alıcı cümlede mürekkep biterse şayet, sıcak ve demli bir çay molası vermekten başka çare kalmıyor artık. Tabi arkada o baki cümleleri bırakarak;

    “Gün olur alır başımı giderim, Esintilerden çıkagelirim”

    Cevap Yaz
  • Rıza Karataş
    Rıza Karataş 12.07.2010 - 14:28

    Seni seviyorum diye
    Gelişine kadar rötar yapmış hayatımı
    Seninle yaşamaya hazırlanırken
    Sana uzanan yollarımı kapaman niye?
    Biliyorum haykırışlarım boşuna
    Şahin pençesinde asılı serçe gibi
    Nafile tüm çırpınışlarım
    Boşuna sesleniyorum duymayacağını bile bile
    Seni beklemem nafile Gözlerinde zifir siyah bir perde
    Alkış tutuyorsun alabildiğine
    Şamdandaki mum gibi eriyip bitişime
    Sen kulaklarını değil
    Yüreğini tıkamışsın sana seslenişime Oysa ben
    Tüm yokluğuna inat varlığını yaşatırken içimde
    Gül pembesi çizgilerle resmini işliyorum
    Karanfil moru gecelere
    Şiirleri seninle yüklüyorum kanatırcasına
    Dizeleri ağlatıyorum.
    Seni işliyorum hecelere Tüm yaşayamadıklarıma inat
    Seni yaşamak istememdi ütopyalarım
    Tek sana adanmışlığımdı ölümüne
    Tek senin doldurduğundu rüyalarım
    Şimdi
    Bir tutam gücüm kaldı en sona sakladığım
    Bilmiyorum
    Ansızın çıkıp gelecekmisin aniden
    Bir avuç toprak olmadan sonunda
    Sen diye kucakladığım. Bir gün
    Anlayabilme ihtimalin var ya sevdiğimi
    Düşüp gelme umudun var ya yüreğinin peşine
    Yüreğin bende emanet biliyorsun
    Ve ben
    Yüreğin yüreğimde
    Yüreğin ellerimde
    Çok yakında
    Çekip gideceğim yok oluşun koynuna
    Beni düşürdün ya bu hale
    Günahı boynuna.

    Cevap Yaz
  • Rıza Karataş
    Rıza Karataş 28.04.2010 - 10:45

    Ben kalbimin ayaklarıyla yürüdüm yolumu

    Sevgiyle onurlu dikti başım...

    Taa uzaklardan sen gelene kadar.

    Çıkmasaydın hayallerimin önüne tökezleyip düşmeyecektim!

    Şimdi sol yanım ağır yaralı.

    İç kanamalardayım...

    Kalkamıyorum!


    Mutluluğu bekledim asırlarca.

    Acılı bir aşkın ağrılı bekleyişlerini duyarak yüreğimde.

    'Ama' tekliğim gidemiyor ki yalnızlığımı!

    Çok değildi istediğim; bir bakış bir gülüş yetecekti oysa.

    Gidecekmişsin kal diyemedim.

    Oysa ben ne umutla beklemiştim seni

    Sevgiye yasaklı bir çağda mı yaşıyorum şimdilerde?

    Şimdi sen asırlarca sakladığım sevgimi başkasına mı bırakıp gidiyorsun?

    Hiç gelmedin ki bana veda mı ediyorsun?

    Böyle gitmeni istemezdim.

    En koyu tonlarını sen ekledin yalnızlığıma!

    Böyle gitmeni istemezdim
    Git! adına yazdığım mektubu okumadan GİT!

    Bana sorarsan eğer istemezdim gitmeni...

    Sana ufak kalmayı da istemezdim üstelik.

    Gururu mu yedi yerinden bıçakladım

    Sana sevgimi söylemek için.

    Elimi kana buladım aşkın uğruna!

    Gururumu öldürdüm kalbimin hatırı için.

    En bakir hislerimi sana açtım

    Sevgimi söylemek için...

    Bunları duymadan mı gidiyorsun?

    Git öyle ise yolun açık olsun!

    Ben bunu da aşarım.

    Zaman ilaç ya yaralarıma!

    Geçen gün keçileri de kaçırdım huzurumla birlikte.

    Uykuya da giremiyorum;

    Gözlerim isyan bayrağını çekti geceye.

    Çitlerden atlatamıyorum koyunları inadı tuttu!

    Kurtla kuzuyu da geçiremiyorum karşıya tek tek

    Aklım karışık...

    İlham perilerim de yok!

    Hayallerim beynimi acıtıyor.

    Bu gün değil odalar koskoca kent dar geliyor bana! ! !

    Meğer ne büyük sevmişim seni!

    Nerden bilirdim; acılı bir şarkının sözlerinde yiteceğimi.

    'Nihansın dideden ey mesti nazım'

    Oysa ben cennete girdim sanmıştım

    Cehenemi hiç düşünmeden.

    Bilseydim serermiydim ayaklarına itina ile sakladığım sevgimi..

    Ve ağlatırmıydım bu masum yüreğimi..

    Ahh bu şarkıların gözü kör olsun..!!


    Cevap Yaz

Bu şiir ile ilgili 337 tane yorum bulunmakta