Öyle derler ya beylik bir laftır ''Misafir misafiri sevmez, ev sahibi de hiç birini sevmez.'' Oysa ki misafir ağırlamak, yedirmek içirmek yüce dinimiz İslam Dairesi içinde de çok hoşa giden, beğenilen bir davranıştır. Sevgili Peygamberimiz bu konuda “Allah’a ve âhiret gününe iman eden kimse komşusunu rahatsız etmesin. Allah’a ve âhiret gününe iman eden kimse misafirine ikram etsin. Allah’a ve âhiret gününe iman eden kimse ya faydalı söz söylesin veya sussun!” demiştir...
Genellikle dini bayramlarda olur. Misafirliğe gidersiniz, pat diye on dakika sonra, sevmediğiniz başka bir komşuda çıkar gelir. Yeni gelmişsiniz, kalksanız olmaz, otursanız size zulüm, iki arada bir derede kalırsınız...
Yedirip içirmek, iyi ağırlamak lazım misafiri ki bir de biz de Tanrı Misafiri denen bir kavram vardır. Yoldan geçen hiç tanımadığımız insanı kapımızı çaldığı zaman Tanrı Misafiri kabul eder, yedirir, içirir, hizmet ederiz o insan... Hele de köylerde yatacak yer bile verirler zaman zaman, bu Anadolu insanının kadirşinaslığına güzel bir örnektir...
Misafir kısmeti ile gelir derler. Uzak bir diyardan akrabanız, eşiniz, dostunuz, köylünüz geldi diye sakın suratınızı asıp da misafirlerinize kötü davranmayın. Bakarsınız o misafirin yüzü suyu hürmetine o gittikten sonra evinize bolluk bereket ve güzellikler yağdırır Rahman ve Rahim olan Allah... Eksikliklerini göstermesin...
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta