Her Kim Bana Ağyar İse Şiiri - Yorumlar

Aşık Paşa
17

ŞİİR


69

TAKİPÇİ

Her kim bana ağyar ise
Hak Tanrı yâr olsun ona
Her kancaru varır ise
Bağ u bahâr olsun ona

Bana ağu sunan kişi
Şehd ü şeker olsun işi

Tamamını Oku
  • Hüseyin Demircan
    Hüseyin Demircan 23.10.2012 - 14:57

    siiri siir gibi yazan hali baska oluyor.. diyecek soz biramiyor.. secki sebeb tesekkur..

    bostanlar toplaninca.. hesabim goruldu.. sigirdan.. koyuna transfer oldum.. elektriksiz ortamda.. androidi sarz edemiyecegimden.. ceryansiz kir agili ortaminda.. sizlerden bir sure irak dusecegim.. yorum babinda.. bura size emanet.. yoklugumu aratmayin.. kendinize iyi bakin.. cok cok selamlar.. hayirli calismalar..

    Cevap Yaz
  • Hüseyin Demircan
    Hüseyin Demircan 23.10.2012 - 14:56

    siiri siir gibi yazan hali baska oluyor.. diyecek soz biramiyor.. secki sebeb tesekkur..

    bostanlar toplaninca.. hesabim goruldu.. sigirdan.. koyuna transfer oldum.. elektriksiz ortamda.. androidi sarz edemiyecegimden.. ceryansiz kir agili ortaminda.. sizlerden bir sure irak dusecegim.. yorum babinda.. bura size emanet.. yoklugumu aratmayin.. kendinize iyi bakin.. cok cok selamlar.. hayirli calismalar..

    Cevap Yaz
  • Hasan Büyükkara
    Hasan Büyükkara 23.10.2012 - 13:09

    Şiirin, orijinal kayıtlarına göre şekil değiştirmiş olabileceğine , muharref olabileceği ihtimaline bendeniz de iştirak ediyorum..Mübeccel Hanımefendi nin astığı beyt tarzı , şiirin kıta veya dörtlük şeklinde yazılmasındaki bazı kafiye kusurlarını da gidermiş oluyor..

    eski türkçe de yani osmanlıcada yazım olarak kafiye olan kelimelerin bugünkü yazım şeklinde kaybolduğu da bir gerçek..

    osmanlıca ''onu'' demez..A harfini uzatarak 'anı'' der örneğin.. ''O'' demez ol şu demez ''şol'' der .. Bir de nazal n dediğimiz bir harf vardır ki bugünkü pronansla karşılanamamaktadır..

    her neyse.. şiirin ,elimizdeki mevcut metinleriyle yetinsek bile- neler kaybettiğimizi bilmesek te- yine de müthiş bir şiirle karşı karşıya olduğumuz bir gerçek..

    Niçin..mümeyyiz ve müteferrik vasfı ne ola ki müthiş dedim şimdi ben

    şudur efendim..

    geçenlerde bir şiir başlığı münasebetiyle epeyce üzerinde durduğumuz, günümüzde moda ve revaçta bir kavram olan ''öteki'' konusuna dair bir şiir.. islam tasavvufunun ,hem de yesevi ile arasında çok az zaman dilimi bulunan bir mutasavvıfın, bu kavrama nasıl baktığını görme şansına sahip oluyoruz..bu az şey mi

    ''ağyar'' sözcüğü arapça 'gayrı'' sözcüğünün çoğuludur..gayrı; başk,a öteki anlamına sahiptir esasen..bundan gayrı , gayrı dayanamam ben bu hasrete..şeklindeki kullanımlarında ayırma, ayraç özelliği dursa da biraz anlam kayması olmuştur..ama asli anlamı diğerleri , ötekiler , bizden başka olanlardır..

    bu şiir işte tam da bu nokta da bilek ve kılıç gücüyle anadoluya gelenlerin aynı zamanda yürek gücünü de nasıl mükemmel kullandıklarını gösteriyor bize..

    ötekileştirmeye karşı sabırla berikileştirme yapılması gerektiğini gösteriyor...KUR'AN da geçen tebliğ (açıklama) ayetlerinin önüne gelen ''güzellikle'' ibaresinin bir emir olarak algılanıp içselleştirldiğini, sindirildiğini , hazmedildiğini gösteriyor..Güzellikle anlat, güzellikle bildir, güzellikle açıkla...hem içimizde farlklı gördüklerimize, hem de dışımızda olanlara

    güzellikle yaklaşmak...ötekileştirmemek, berikileştirmek..taş atana ,gül atmak..

    uygurlar, bugün bizim uygarlık dediğimiz , medeniyet kelimesine isim olmuşlardır..medeniyet arapçada şehirlilik demektir..TDK arapça kelimenin karşılığı türkçe bir sözcük aramış ve uygurlar zaman dilimini esas alarak başlangıçta uygurlaşma dese de zamanla uygarlaşma şekline dönüştürmüştür..

    iyi mi yapmıştır , kötü mü yapmıştır bu ayrı konu..

    ama benim en dikkatimi çeken şey semerkant buhara taşkent mıntıkasında hakikaten bir güzel toluluk yaşıyordu..

    hicretin 100 yılı civarında gelen müslüman sahabe ve tabiiyinin burada Türkler arasında harika bir ortam bulduğu ve müthiş bir temel attığıdır. aynı zamanda emevi saltanatı ganimetlerin başdöndürmesiyle müthiş bir debdebe yaşarken burada islam devri saadetteki ,başlanıcındaki safiyet ve temizliği ile yeniden filizleniyordu..dede korkut yazıları bu başlangıcın, islam ve töre buluşmasının güzellikleriyle doludur...Bu kor ateşle ateşlenen topluluğun 300 yıl içinde batıya doğru uzanan yıldız kaymalarıdır aşık paşalar, yunus emreler, hacı bektaşi veliler, mevlanalar, hacı bayram ı veliler, emir sultanlar, somuncu babalar ve niceleri

    ötekileştiren bir anlayışı, berikileştiren bir anlayışa nasıl tahvil ettiklerini , mutemel muharref haliyle bile bu şiir tarihi vesika kıymetinde ne kadar güzel anlatıyor..

    saygılarımla

    Cevap Yaz
  • Sükûn Ve İnşirah
    Sükûn Ve İnşirah 23.10.2012 - 12:57

    'Ey düşmanım sen benim ifadem ve hızımsın
    Gündüz geceye muhtaç bana da sen lazımsın'

    Necip Fazıl Kısakürek

    şu yukarıdaki beyitte üstadın kastı ile aşık paşanın bu şiirindeki kastı da aynı olsa gerektir sanıyorum ki..

    paşa..düşmanın..insanı geliştiren tetikte tutan öğreten dikkatini ve davasına bağlılığını diri tutan varlığından epeyce bir memnun olmuş olacak ki..böylesine 'dosta bile edilse mübalağa' sayılabilecek bir niyaz içine girmiştir herhalde..evet evet böyle olmuş olmalıdır..zira mesele sadece ardından konuşulup günahının alınması ve bundan dolayı bir memnuniyet duyma halinden epeyce farklı ve fazladır..

    @..

    Cevap Yaz
  • Metin Solak
    Metin Solak 23.10.2012 - 12:36

    Üstadı Rahmetle yad ediyor kurulu kutluyorum. Sayfaya yakışan şiir tebrikler.

    Cevap Yaz
  • Orhan Balkarlı
    Orhan Balkarlı 23.10.2012 - 12:28

    Söylememek harcısı söylemeğin hasıdır
    Söylemeğin harcısı gönüllerin pasıdır

    demiş çağdaşı Yunus,

    Gönüllerimizin pası silindi.Nurlar içinde yatsın Aşık Paşa

    Cevap Yaz
  • Selçuk Bekâr
    Selçuk Bekâr 23.10.2012 - 12:07

    Şiirin orijinalini bulan olursa haberim olsun.
    (Emrin olur demeyin, gücenirim)
    :)
    Kısmet olursa akşam...
    Mübeccel hanım'ın eklediği mi ki?
    Akşam inşallah...

    Cevap Yaz
  • Naime Erlaçin
    Naime Erlaçin 23.10.2012 - 10:57

    Âşık-mâşuk-ağyâr (yâr-yâran-rakib; seven-sevgili ve 3.kişi; yani hasım) üçlemesi edebiyata konu olmuştur hep. Ancak ağyârı bu denli aklayan tavır aşırı bir özgüvenden, ya da derin bir özveri duygusundan mı kaynaklanıyordu; yoksa Şükrü’nün de işaret ettiği gibi ironik bir yaklaşım mı vardı? Bence nedeni aşk ehli olmaktan geliyordu. Öz Türkçeci ve mutasavvıf olarak bildiğimiz Âşık Paşa tam bir aşk adamıydı. Hoşgörülü bir yaklaşım sergilemesi bu yüzdendir diye düşünüyorum.

    Şöyle ki, edebiyatımız ağyârı yerden yere vuran, zaman zaman da sevgiliye sitem eden şiir ve beyitlerle doludur.

    Örneğin Hayâlî ağyârı şeytan olarak tanımlar;

    “Yâr ile ağyârı gördüm oturur iken dedim /
    Ey melek sûret nedir yanında şeytânın mı var? /…” (Hayâlî)

    Necâtî ise muhtelif beyitlerinde ağyârı seg (it, köpek) olarak gösterir;

    “Yine uşşâka dilin çıktı kudurdun mu rakib /
    Biliriz böyle olur seg kim ola divâne…/…” (Necâtî)

    Ve onun ölümünü, sevgilinin kapısından eksilmiş bir köpek olarak görür:

    “İşittim kim rakib ölmüş habibin ömrü çoğ olsun /
    Kapıdan bir seg eksilmiş anı sanman ziyânlıdır…/…” (Necâtî)

    Hâfız, 206. Gazel’de şöyle der;

    “Sevgili, bana yar olursa hoş, fakat ben yanar dururum da o, ağyar meclisine çırağ olursa hoş değil doğrusu”.....(Hâfız)

    Usulî, ağyârı düşmanla eş tutar;

    “Dostum düşmenler ile yâr sanmışsın beni /
    Ey dîrigâ yâr iken ağyar sanmışsın beni../…” (Usûlî)

    Bu örnekler böylece sürüp gider. Sadece aşk âlemine dâhil olan gönül adamları rakibi dert etmez, gerçek aşktan uzak düşeni sorun etmezler. Hatta bazıları küçümser bir tavırla yaklaşmışlardır ona;

    “Âşinâ-yı ışkdan bîgâne olup dôstum /
    Işktan bigânelerle âşinâ olmak neden…/…” (Üsküplü İshâk Çelebi)

    Nef’î de benzer bir şekilde konuşur. Ağyârın sitemlerini dikkate almamak en doğrusudur diye düşünür;

    “Ağyar elemin çekme gönül nâfile gamdır /
    Hasmın sitemin anlamamak hasma sitemdir…/…” (Nef'î)

    Mahlasıyla bildiğimiz Âşık Paşa (Muhlis Paşa’nın oğlu Alaaddin Ali; kardeşlerin en büyüğü “baş ağa”- “beşe”-“paşa”) ise işi daha ileri götürmüş. Ağyârı adeta aklamış, yüceltmiş, ona iyi dileklerde bulunmuş. Âlî-cenaplık göstermiş.

    14 YY.da Türkçenin önemine dikkat çekmiş; bu yolda yürüyerek eserler üretmiş ve hayata getirdiği oğullarından birinin torunu olan Âşıkpaşazâde ile bize çok önemli bir tarihçi armağan etmiş bu değerli tasavvuf adamının yukarıdaki şiiri anlam itibariyle kesinlikle sıra dışı bir örnektir.

    Kurula teşekkürlerimle…
    Demem o ki, bu işi gerçekten bilen birileri var orada…

    Cevap Yaz
  • Hamit Körken
    Hamit Körken 23.10.2012 - 10:23

    Elbette bu sözler,paşalık ve beylik sözler olduğu için.Bizim gibi avam-ı nassın anlaması ve idrak etmesi kolay değil.Yanlız şunu söylemeliyim ki şiirin kalbi bu dizede gizlenmiş.

    Her kim diler ise benim
    Ol dostumdan ayrıldığım
    Gözlerinden hicâp gitsin
    Dizâr iyân olsun ona

    Ayrıca bu dizedeki (iyan) uyağıda diğer uyaklardan farklı ve ayrıcalı.''Her kim diler ise benim, ol dostumdan ayrılığım'' şimdi bu dostum dediği kim ve ne olabilir.Şiirdeki sorunun cevabı burada saklı sanırsam.Aklıma ilk gelen,Sükun ve inşirah rümüzlu şair arkadaşımızın bu dostun nefis olduğu varsayımı ağır basıyor .

    Cevap Yaz
  • Nazır Çiftçi
    Nazır Çiftçi 23.10.2012 - 09:15

    ' GÜZEL SENDEN AYRILALI ve Her Kim Bana Ağyar İse ' veya diğer şiirleri olsun.Dostluğu,insanlığı,gönül birliğini oluşturan eserleridir.Allah rahmet eylesin.Kırşehir ile gönül bağı kuran bu Aziz Şair'e. Onu okumaktan her an huzur duymuşumdur.Saygılarımla.

    Cevap Yaz

Bu şiir ile ilgili 30 tane yorum bulunmakta