Yanlızlığını gecenin karanlığında unutuyordu. Rüya annesini, babasını genç yaşta kaybetmişti. Tek başına yaşıyordu.Hayatı boyunca evlenmemiş,
çocuk zevkini tatmamıştı.Rüya ismi gibi kendi de güzeldi.Kısmet diyordu.
aslında çocuk özlemiyle yanmıştı herzaman.
Ömrü çalışarak kendi kendine destek olarak geçmişti.Bazı zamanlar yanlızlığını, yüreğinin taa derinliğinde hissederdi.Ama üzerinde hiçbir zaman durmazdı. En büyük eğlencesi turla anadoluyu gezmekti. Birgün turizm acentesine gitti. Abant`a gitmek için bilet aldı.Aceleyle bavulunu hazırlamak için eve gitti.Yarın sabah yola çıkacaktı.Gece nasıl uyuyacağını bilemedi.
Sağa sola dönüyor birtürlü uyku tutmuyordu. Sabah oldu yola koyuldu.
Otobüs bekliyordu. Bavulunu verdi otobüse yerleşti.Otobüs kalkmıştı.
Dalgın gözlerle camdan dışarı bakıyor, geçtiği yerleri inceliyordu. Gözünün
önünden çocukluğu film şeridi gibi geçiyordu. Nekadar da mutluydu annesi ve babasının sağlığında...El bebek, gül bebek büyümüştü. Çünkü tek evlattı.
Herzaman kalabalık bir ailesi olsun isterdi.Arkadaşları kardeşleinden bahsettiğinde yüreğinin bir köşesi sızlardı.Birden muavinin sesiyle irkildi.
-Hanımefendi kolonya, birşeye ihtiyacınız var mı?
-Hayır teşekkür ederim dedi Rüya. yine dalmıştı çocukluğuna..
İçinden öyle bir iç çekti ki yanındaki bayanla göz göze geldi.Üstün körü bir
gülümsemeyle yine camdan bakmaya başladı.
Çocukluğu çok güzel bahçeli şehire yakın bir köyde geçmişti.Evlerinin karşısı ormandı.Hertaraf yemyeşil ve yeşile boyanmıştı sanki.Yaz geldiğinde komşularıyla ağaçların altında piknik yaparlardı.Arkadaşlarıyla salıncakta sallanır.top oynarlardı.Evlerinin önünden yol geçiyordu. Eşşekler, develer,
inekler, kümes hayvanları.. sanki hayvan cennetiydi.onları seyretmek ne güzeldi.En çokta sevdiği kümesin başını bekleyip, tavuklar yumurtladığında onları annesine götürmekti. Yolun sonunda Remzi dede diye bir yatır vardi.
Gören gözler, her sabah ezanında köyün çeşmesine, bastonuyla geldiğini,
abdest aldığını görürdü.Rüya o zaman onbir yaşındaydı.Son zamanlarda uykusu kaçmaya başlamıştı.Yatağı pencereyle karşı karşıyaydı. Gece onikiyi
geçtiğinde köpeklerin havlaması onu ürkütüyordu.Birden baston sesiyle birinin ayak sesini duydu.Ayak sesi yavaş yavaş bahçenin önüne gelmeye başlamıştı.O kişinin pencerenin önüne geldiğini hissetti.Aksilik perdeyi örtmeyi de unutmuştu.Alaca karanlıkta beyaz sakallı, zayıf yüzlü dedeyle
gözgöze geldi.Avazı çıktığı kadar bağırdı.baston sesiyle ayak sesi uzaklaşıyordu.Annesi yanına gelmişti.
--Neoldu kızım rüya mı gördün? neden bağırıyorsun? diye sordu.
Rüya titriyordu. Olanları çabuk çabuk anlattı. Annesi köyde böyle durumların olduğunu duymuştu. Ara sıra dedeyi ziyarete gider, temizlik yapar başında
yasin okuyup evine gelirdi. Kızına birşey diyemedi.
--Korkma kızım sana öyle gelmiştir dedi annesi.
Ama hergece onikiden sonra aynı sesleri duyuyor ve ürküyordu.Bir gece
uyandığında dedeyi karşısında buldu.Tam bağıracaktı dede:
-Bağırma dedi eliyle sus işareti yaptı.
-Kızım bundan sonra her sabah yastığının altında bir altın bulacaksın.onları
sakla kimseye söyleme dedi.Ve kayboldu. Baston ve ayak sesi yavaş
yavaş uzaklaşıyordu. Sesi Rüya`nın kulaklarındaydı.Şaşkındı. Gözlerini kapadı ve uyudu. Sabah uyandığında aklına Remzi Dede geldi.Aceleyle
yastığının altına baktı.Gözlerine inanamıyordu.Yastığının altında bir altın duruyordu.Aldı ve sakladı.Anneside uyanıp yanına gelmişti.
-Anne sana birşey söyliyeceğim.
-Söyle kızım.
-Gece ne oldu biliyormusun?
-Ne oldu? kızım.
Birden aklına Remzi Dedenin yüzü ve sus işareti geldi.
-Yok birşey anne dedi geçiştirdi.
Her sabah uyandığında, yastığının altında bir altın buluyordu. Yüz tane altını olmuştu. Bunun üzerinden bir sene geçmişti.Altınlarda birikmişti.Birgün
annesiyle babası şehire alışveriş etmeye gittiler.Yolda trafik kazasında ikisi de ölmüştü.Rüya yıkılmıştı ve yanlızdı.Ne yapacağını bilemiyordu. Amcası sahip çıkmıştı Rüya`ya.Bir gece dede yine geldi
-Kızım durumu amcana anlat. Amcan iyi biri.Altınları bozdursun sana
şehirde bir ev alsın. Sana ölene kadar yeter bu paralar dedi.
Ben birdaha gelmiyeceğim dedi ve kayboldu.Rüya amcası ve kuzanleriyle mutluydu.Amcası onu kendi çocuklarından ayrı tutmuyordu.Okuyordu. Sınıfın başarılı öğrencilerinden biriydi.Amcası ona şehirde güzel bir ev almıştı.
Aradan seneler geçmişti.Üniversiteyi bitirmiş, iyi bir işte bulmuştu.Ama karşısına kim çıkarsa kısmet olmuyordu..Öyle böyle derken emekli olmuştu.
Tek eğlencesi katıldığı gezilerdi.Zengindi ama yanlız ve mutsuz. Remzi Dede bu günleri görerek ona yardım etmişti.Birden irkildi. Muavin sesleniyordu.
-Herkes otobüsü boşaltsın.Abant`a geldik.
Şaşkındı. Çocukluğu nasıl da geçmişti gözlerinin önünden dalgın dalgın
otele yürümeye başladı.Sanki geçmişini ve tüm yaşadıklarını otobüste bırakmıştı.
Kayıt Tarihi : 20.6.2006 15:36:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Menekşe Gülay](https://www.antoloji.com/i/siir/2006/06/20/her-gun-bir-altin-hikaye.jpg)
doyamadigim annemi, babami
olmayan kardeslerimi geri verin bana,
benligimi yasayacagim kana kana .. -der gibi, bu guzel anlatim icin cok tsk ediyorum, dost.
TÜM YORUMLAR (3)