İçlerinde toprak vardı hep kazdılar
Günleri. Geceleri.
Yüreklerine bilgeleşmediler hep kazdılar
Övgüyü. İnancı. İnanı.
Bir dillerini bile yaratmadılar kazarken
Onlar kazıyorlar diyor
Şarkılarıyla öbürleri
Gidip gelen bir uydu hızıyla seyrediyor
Bir göz, sönmüş küllere doğru
Ateşin olduğu yerde ise zaman görkemiyle
Uç vermiş var olan, olmuş, olacaklara
Hiçlikten başka bir şey bütünüyle
Girmezse aramıza bir sarmaşık çevresinde
Arada sırada kavuşuyorduk birbirimize
Sana yıldız bana ben uzatıldığını
Bilerek o birikip aşk şarkıları....
Duran zamanın
Meşk ederek hatırlanan uysal ezgilerin
Sözcüklerle işlediği çizgili yayılan
O yanılmaz duygusu içinde genç olmanın
Gizli tazeliği
Sende toprak kokusu bende türküsü
Göz kamaştırıcılığı gün gibisinden doğan aşkı
Parmakta yüzük mü açıyor bizim için?
Hep kazdılar kalan izi
Yıllar sonra aşk şarkılarının tozundan hiçi
Kabul et aldırışsızlık olmayı
Borayı taşımak için onlara ve bitirmek için şiddetli
Ama dalgınca karşılarım seni
Hırsızken daha fazlasını veriyorsun gerçeğini
Üstelik adın o yüzün olmasın...
Gizemin içinde dağılmış bir sevinç için
Kurak vücutların arasında kök salan suyunu
Bırakıyorsun akmaya bütün gövdemize
Bizi var kılan kendisi yokken yüzlerin
Bu uyumunda kımıldıyor kazılan harkta
Birbirine karışan suya bak, bulanıyor
Bu iki dünyadan hangisi doğru, önemi yok
Belki de bu yırtılmış masal sınırları üstünde...
Katmerle beni’likte her şey sessizliktir
Kimliğin çıplak toprak vazosunda
Işıkta geciken düşlerden doğru bir an
Ay yıldız gibi işte karanlığa doğan
İçinde toprağı kazanla saman yolunu gezen
Ayrılmasın uzaklar ışıkta
Bir kez daha dağıl dağılırken ben...
Gel zamanıdır artık, gel ve sarıl bana
Ey kutsal çılgınlık!
Tatlı bir güvercin sert bir taş için neyse
Yalnızca sevsen!
Zira görmek değil niyetim seni
Geldik kaynakları bol ülkeye belgeler bulduk
Bizimdi artık! denilen
Sığıyordu istiridye kabuğu ellerine sırnaşmak...
Başka tarihler örtünürdük tarih öncesinde
Ruhumuzun özgürlüğünü beden kabuğunda
Anlayana dek birleştiğimiz sadece kıvılcımı dalga
Dalganın elinden tutuyor şimdi
Görüyorum semenderi
Her ateşin içinden geçerken ne korkuyla kaçmakta
Ne de acı çekiyor, girdik ilence uğramış odalara
Lavlar aktığında aşağı, yaladığında soluğu bizi
Dağın eteklerinde tükenen krater
Bu kapalı bedenlerin anahtarını verdiğinde
Karanlığı parmak uçlarımızla aydınlattık
Biliyorum bu dakikalar kısa
Silinecek gözlerimin rengi
Yüzün battığı zaman
Şehvetimle döllenen yeryüzüne yeniden
Merhaba deyişler
Yer altı kokularının devamı saçlarında
Karanlık tecrübesi gözleriyle duvarın ötesinde
Kopardığı dalları sunarak…sevgiliye diye…
Yüreğime yağdın ey kar! Mezarıma değil
Saçlarım ağardı bir gül fidanı gibi titriyor gövdem
Sessizliğe hüzün tohumu ekiliyor
Hep kazdılar…hüzün gömüldü gözlere…
Hep kazdılar…hüzün döküldü sözlerle…
Hep kazdılar…hüzün sürüdü yüreklerde…
Ekim 2006
Batıda batan güneş ne çok görüldü de
Benim batmayan güneşim hissiyat varlığımın
Güneyinde solar gibi oldu gönlüne…öylece…
Kayıt Tarihi : 2.11.2006 00:41:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Ey kutsal çılgınlık!
Çok güzel bir çalışma Bilimsel bir yapıt değerinde bir şiir bir çok mesajı olan bir şiir kutlarım
Yüreğime yağdın ey kar! Mezarıma değil
Saçlarım ağardı bir gül fidanı gibi titriyor gövdem
Sessizliğe hüzün tohumu ekiliyor
TÜM YORUMLAR (2)