Recep Akıl - Hayatın İçinden 42 - Hediye ...

Recep Akıl
918

ŞİİR


4

TAKİPÇİ

Açık görüş var dediler, anneler günü için. On beş gün önceden söylediler ki uzaktan geleceklere haber verilebilsin. O zaman ceza evlerinden evle irtibat kurmanın bir tek yolu vardı: Mektup. Hemen kâğıda kaleme sarıldı bütün koğuş. Herkeste bir heyecan. Az şey miydi? İlk kez bir açık görüş yapılacaktı. Mektuplar yazıldı alel acele. Hiç zaman yitirilmeden askeri postaya verildi.

Sıra anneler gününü beklemeye gelmişti. Ama burası siyasi bir cezaeviydi ve ne zaman ne olacağını kimse bilemezdi. “Şu açık görüş gününe kadar olumsuz bir şeyler olmasa da izin güme gitmeseydi.” Koğuşta hemen her kes böyle düşünüyor olmasına rağmen hiç kimse bunu yüksek sesle dillendirmeye cesaret edemiyordu. Olur muydu hiç, bir açık görüş için, düşman karşısında mücadeleden geri durulur muydu? Devrimci ahlâka sığar mıydı? Elbette sığmazdı. Bağırlarına taş basarlardı da taviz vermezlerdi, yakışmazdı.

Vermediler de. Ne olmuşsa olmuş bir nedenle idareyle yine takışmışlardı. Bunun doğal sonucu elbette cezalandırılmaktı. Ceza olarak da açık görüş izinleri ellerinden alınmıştı. Kabul etmediler verilen bu cezayı tabi. Lâkin etmeseler ne olacaktı ki? Yapabilecekleri fazla bir şey yoktu, ceza evini ayağa kaldırmaktan başka. Çok çok açlık grevi yapabilirlerdi. O eylemden de daha yeni çıkmış oldukları için yıpranmış, örselenmiş bedenlerine bir açlık grevi daha ağır gelirdi.

Üzgündüler. Çaresiz gruplara ayrılıp nöbetleşerek iki gün iki gece boyunca bir an bile susmadan, sloganlar atıp yönetimi diken üstünde tuttular. Onlar için en etkili eylem, karşı tarafı sürekli teyakkuzda tutmaktı. Sinir oluyorlardı buna, sürekli diken üzerinde durmak hiç de kolay değildi. Yukarıdan yedikleri fırça da cabasıydı. "Bir rahat verdikleri yoktu." Böyle söylerdi hep cezaevi müdürü olan binbaşı.

Tamamını Oku