rüyası bölündü
ırmağının kıyısında göz göze geldi
ürkütmekten korkarcasına elini uzattı yavaşça
parmaklarının ucundan döküldü yaseminler
içine dolan sese sokuldu
usulca
suya, toprağa, bulutlara ışığını düşürdü
derin bir nefesle belli belirsiz irkildi
bir adım geriye sıçradı,
güzel gözlü ceylanlar da onunla birlikte sıçradı
tüm kuşlar onunla havalandı
gözlerini dalların ,yaprakların boşluklarına uydurdu
*
bir kez daha
sesi bulutlarda göklerde, alnı aylarda güneşlerdeydi
göğsü ,olanca güzelliğiyle açılırken bir başkaydı
sözleri ruha işlerken bambaşkaydı
kolay söylenir bir adı vardı
aklından hiç çıkmayan ismi bir çırpıda fısıldadı
fısıldadığı isim yansırken
dudaklarının arasından
tekrarladı bir daha
aynı özden yaratılmış olmalıydı
aynı cevherden
aynı yerden
aynı yurttan
aynı evden gelmiş olmalıydı
öyle sıcak, öyle içten, öyle tatlı, öyle şirindi ki
öyle candandı ki
öyle aşikardı ki
bir candı şeksiz şüphesiz
*
karşıda masmavi gök
her yerde onu bekleyen, onun yüzü
ufukların altından geçip gidemezdi
her anı gökten düşen bir nasipti
hava, ışık, rüzgar, yağmur…ondandı
onun hatırına vardı gündüz
onun hatırına mukadderdi gece
nasıl geçmiş değilse
nasıl gecenin göğünde güncellenirse gece
onun hatırına takdir edilendi
her nefes
unuttuğunu hatırlatmaya
geri döndürmek üzere
görünmeyeni görünür kılmaya geldi
sığ sevinçleri
çölünden hazları tatmaya geldi
vahasına çağırmaya geldi
küllerini üflemeye geldi
eskilerin kabuğunu kaldırmaya geldi
geldi mademki
yüzleşecekti artık
*
bu delice zamanı öylece durdurmak istedi
sözden öte ,
hece ve kelimelerden öte
yetmeyen seslerden öte
sadece yürüdü
ayakları sürttü
dizlerinde derman bitti
gidemedi
yatırdı göğsünü yangınların üzerine
alevlendi , yandı ,korlaştı
saçlarının arasından geçirdi nice gün görmüş elini
yanağından süzülen terini sildi
yanan alnını yokladı
ateşini biran için dindirdi
gözlerini sığadı
yeni bir hayale
yeni bir rüyaya daldı
*
gönlünün fısıltısından
göğsünün sarsılmasından
sevda duygusundan
korkudan ve acziyetten bahsetti apaçık
ne oluyordu da?
hala aşkını söyleyemiyordu
durdu
kalbinin sesine döndü
içinde ne varsa dışarı çıkacak gibiydi
sesi bengisular gibiydi
bana dedi
bir isim ver
senin adının yanında dursun
seni hatırlayan beni hatırlasın
*
utandı
kendi gölgesinden
daha çok kendi korkularından
kendi rüyalarından
kendi hayalinin aksinden
en yoğun, en özgün biçimde yazılmış kaderinden
dudaklarından dökülen sözlerden
zemine düşen gözyaşlarından utandı
çok daha duygusallığından
iç dünyasını yansıtan
sevgisinin uğuldadığı ummanında ki derinliklerinden
utandı
dilini çekti kof sözlerden,
nefesini aldı boş seslerden
göğsüne yapıştırdı düşlerini
ruhunun duvarlarına çarpa çarpa
ümidinin kanatlarını kırdı
bir daha kaçıp gitmesin diye
*
serin gölgelerde dinlendirdi kendini
yorulan hasretini
benliğine düşeni tutup kaldırdı
bedeli ödenmemiş sözlerden kaçındı
mültecisi olduğu sevdasını anlatmak üzere…
adını sayıkladı her ilticada
havada rüzgar sesi
mavi bulutların altında
sonrası
mayıs çiçekleri gibi
gelincik yaprakları gibi
kırmızılar içinde
bir köz yatağına atıldı
bir köz yatağında eridi
soğumuş tomurcuklara dokundu bahar busesiyle
kalbinin seferlerine eşlik etti sıcacık bir bakışla
durup dururken…
başını dayadı omuzlarına
saçlarını okşadı
ne der gören diye korkmadan, su içti ellerinden
yaban kırlarına götürdü
ıssız bahçelerde dolaştı
yangın gibi
türkü gibi
şiir gibi
redfer
İlyas KaplanKayıt Tarihi : 16.6.2022 13:30:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!