saçları alev alev bir kızkulesi
yüzyıllardır şu benim baktığım suya bakıyor
suda ışıl ışıl bir istanbul titremesi
sarayburnu, üsküdar iskelesi
biliyorum sen de aynı suya bakıyorsun uzaklarda
gözler değil sözler değil söylenmeyendir yaralayan
kuru dalda kalan son yaprak gibi bekledim
geldiğindeyse mevsim kıştı, kuru bir soğuktu bahar
papatyaları soldurdun sen...
yurtsuz bir gemisin açık denizlerde biliyorum zor
her şehir taşkın bir handır
İstanbul sahipsiz perişandır
ve bu şehirde kısık soluğum
kendi içinde hapsolmuş bir adamdır
içimde, kendi içimde çırpınır sesim
kör kuşların kanat çırpışıdır
beni çoktan aştı bu acı
düştü yüzümden bin kahır
oturup düşünüyorum
darbelerin tozunu
yaşadım diyorum ya ben sana
bu yüreği terketmiyor bu sevda
kapanmadan içimdeki bu yara
kara çalıyorlar herşeye
kara yazgılar, yargılar kara
bu dünya koca derya
Korkusu kalmış içimizde terkedilmiş çocukların
Yitik yüzlü fotoğraflar duruyor siyah-beyaz
Kırık bir vazo masanın ortasında
Yıkık dökük odada
Susuz ve çiçeksiz
unut! bir düş kadar gerçek olmayan her şeyi
yaşanmamış ne varsa sandığımızda
onların hatırına hayat
oysa bir şilep kadar ağır bedenim
bu sığ sularda ne kadar durabilir
sevgisi saklı bir kulübe, birkaç kedi
kendi denizlerine sığmayan bir can var sende
koparıp çocukluğumdan getirdim sana
sakla bunları kum kadar eski yalnızlıkları
kırık bir mırıldanışla kanayan şarkıları
iliştirip dudağının ucuna yürüyüp giden tasasız
kıyıları sarhoş Halikarnas balıkçıları
bütün aşklarım görkemli açılışlarla başladı
kasketini unutup giden yabancılardı
fark edilmeden bitti hepsi de
ne çok üzüldüm, ne çok üzüldüm bitmesine
çekip de gitmesine
kimi yıldızlara gitmeyi
yağmur damlaları üzerinde
kimi yuvasında yaşamayı
topraktaki karıncanın
ben se yıldızları doldurmak isterim avucuma
avucumda binlerce yıldız
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!