o yaşlarda, ne babaannemin
ayışığında yetiştirdiği güz masalları
ne komşu balkondan dünyaya dokunan
kızın göğüsleri engelleyebildi
gördüğüm her kuyuya taş atma merakımı
her gün yeniden bulup
yeniden kaybediyorum seni
her gün yeniden tanıyorum
ve yeniden aşık oluyorum sana
nasıl olur tanrım
ta başa
çocukluğuma döneyim derken
elimde değil birkaç kürek daha öndeyim
ellerim benimle / tamam
yaram şaşkın
neresinden kanayacağını bilmiyor
açılıyor kör, kapanıyor sağır
elev alev yangın
su çaresiz, yetişmiyor
derler ki
yaranı nerenden aldığını unutursan
taşıyamazsın
ağır gelir
düşlerimden alıp kalbime diktim seni
sevişecek olsak
su daha aydın
günaydın çocukların gözleri
sevişecek olsak
yan yana iki ülke
kalbimi kuşlarla yıkardım uyanınca
bir tepede sırt sırta vermiş
iki rüzgarın arasından kayıp
bir bulutla inerdim hangi ova olsa
beni her yer tanırdı
sevgilim
gel istersen dedi
bende biraz soluklan
az vaktim vardı
yolum uzundu suyunkinden
güle yasla sancını
o anlar
elif inceliğinde dokun
bulutlara
sonra bir güneş
bir kar
Belli ki, güzel betimlemeler var dağarcığınızda. Neden birkaç şiirle bıraktınız sayfanızı?
Selâmlar...