A.
Her günkü gibi bir gündü o gün başlangıçta.
Tek tek ve tedricen derken, tüm öğrenciler bir kalabalık halinde
Doluştular içeriye. Müdür odasında, masasının ardında iskemlesinde,
Yudumluyordu rahatça gerilmiş emredilmiş tavşan kanı çayını.
Siyah deriye kaplama bu sandalye, hiç koltuğu aratmıyordu.
Biraz daha esneyerek ve daha da eriyerek bu sefer,
Dışarıdaki koşuşturanlara baktı, kimi veliler de kapıda falandı.
Çayını bitirdiğinde, bir teftişe niyetlendi; öyle ya,
Cart curt her zaman müfettişleri mi gönderecekti sınıfa..
Hem bazı kraker gibi şeyler falan edinmiş olurdu;
Obur biri değildi ama naapsın, yemeyi de severdi:
Karşısında durmuş, her şeyden habersiz bizimki;
Beyaz küçük paketlerden dağıtıyordu okulda.
Uyuşturucuyu anlamak için her zaman yardımcı köpek gerekmez:
Tuttuğu gibi kulağından, koridorlardan kulağını bükerek geçirerek
Pılı pırtısını toparlattı ona; sonra biraz acıdı, salıverdi gitti.
Ama bir söz de aldı, bir daha tekrar etmeyecekti…
O aynı kantinde bunun kız arkadaşı da varmış,
Her şey onun gözleri önünde de cereyan etti haliyle.
Aynı gece, yakınlarda bir barda buldu kendini;
Yan yana şu kuş yuvası iskemlelerden ilişti birine:
Yanındaki adam hiç kendinde değildi, berbat bir haldeydi.
Durumu sezip onu uyandırmaya çalışan barmen,
Tartaklayarak dışarı atmaya başladı ama son bir içki
İçin razı oldular; adam seyrelerek, Kantinci’nin yanına ilişti gene.
Yarı bilinçli, kontrollüce, kolları üstüne kapaklandı başı, vücudu…
Kantinci, olaylar sırasında orda olan kız arkadaşını
Da çağırmıştı, ‘eli kulağında olmalıdır..’ diye düşündü.
Kız geldiğinde adam ayılmış, elini yüzlerini çoktan ovuşturmuştu;
Üstelik Kantinci’yle çok önemli detayları da konuşmuşlardı.
Esma da katıldı sohbete ve her şey başladı böyle…
B. 1
Tam Türkiye’nin sömürülmeye çalışıldığı günlerde oldu bunlar.
Dikkatli, zeki ve şefkatli genel müdür Metin;
Yorgun bir anına denk gelmiş olacak, fazla özen gösterememişti.
Böylece sızdılar içeri; sonraki bir gün, neden bilinmez,
Herkeste bir garip telaş hali vardı, sanki önceden sezmişlerdir.
Ama nasıl bilinmez, her şeyin bir yapıcı potporisiyle sanki.
Bir genç pilot adayı ki simülasyon eğitimini
Başarılıca hoca Tan Bora’dan almıştı, artık tam anlamıyla
Uçmaya hazırdı; geçti göstergelerle direksiyon karşısına.
Akşama uçuş bittiğinde, itiraf etti ki gülerek, bu olay basitti;
Zor olanıysa şimdiydi, kutlama partisi onu bekliyordu:
Ellerinde hortum ve kovalarla doluşan arkadaşları
Eğitimdeki öğrenciyi çim alana iteklediler ve iyice suyla ıslattılar.
Gülümseyerek sırtını sıvazladı onun içeri koridorda Metin Koçkar.
Gece basmıştı artık, ertesi gün yeni bir iş günü…
Sabahla, bir derece daha ürktü yükselen güneş.
Bunu, sezmişler midir? Ama işte, o gazeteci gelecekti
Amerika’dan tam da; görev başı yapmış Metin sabah,
Karşıladı kapıda ve bir misafirperverlik örneği gösterdi.
Bir çay ikram etti bürosunda, az konuştular
ve eğer isterse sigara da tutabileceğini söyledi.
Sonra onu hazır bekleyen uçağa doğru ona yol gösterdi;
Hazır etmişti uçağı uçak içinde hazır bekleyen kaptan Muhsin.
Arkada topaklanmış durmakta olan bir battaniye
Hiçbirinin dikkatini çekmedi, bu örtü nedense olanca şişkindi.
Konuğu bayan Zora’yı emanet eden genel müdür Metin
Refakatini tamamlamış olmanın saygı huzuruyla ayrıldı.
Kadın, Kaptan’dan genel pratik teknik bilgileri aldıktan sonra
Bir de geri dönüp, simülasyoncu Tan Bora ile konuşacaktı.
Asıl röportaj ise en sonaydı, müdür Koçkar ile…
Nasıl idare ediyor burayı, nelere dikkat, merak ediyordu.
B.2
Her şey seyrinde devam ediyor, Pilot mevkiinin
Yanındaki Kaptan ile röportajını gerçekleştiriyordu gazeteci Zora.
Pilot ise, tüm uçuş sırasında, kafası karışmışa benzemiyordu:
Muhsin, “O bilir.” dedi, “..Ok, so keep questionin’…”
Ne olduysa ondan sonra oldu: battaniye açıldığında,
Belirdiler; sinsice yaklaşan kadın, namlunun ucununu
Muhsin Harputçu’nun kafasına dürterek arkadan dayadı.
Ki Kaptan ile pilotun arkalarında oturmakta olan
Zora görmüş, ama şaşakaldığından uyaramamıştı.
Soğuk namludan irkilen Kaptan, hemen arkaya dönmeye çalıştı
Ama namluyu daha iteleyen Esma, ona buna izin vermedi.
Kantinci, Deli Esma ve Barrakuda, işte, belirmişti,
Uçağın arka tarafında dikilmişler ve Kaptanı tehdit ediyorlardı.
Ustalaşan pilot adayı, uçağın küçük pike atmasına sebep oldu;
Vah vahına izin vermediği uçağın tekrar kontrolünü ele alarak,
Kısa bir zaman hepsi sarsıldı. Toparlanan Kantinci Nazif lafa girdi..
Barrakuda’nın devleşen gölgeleşmiş görüntüleri
Önlerinde, tabancayı Kaptan Muhsin’in kafasına dayamış
Neetcek sevgilisi Deli Esma’nın hemen arkasındaydı:
“Görevim bir okuldaydı ama onun öncesinde
De bir uçak kaçırmaya niyetlendim, ordan hapse girdim.
Okul meselesinde ise uyuşturucularla yakalandım.
Bu sefer ise, bu uçağı kaçırıp uzağa götüreceğim.”
“Evet! Sizi tanıyorum. Sen hava üssündeki kantinde çalışıyorsun! ”
Diye haykırarak dile getirmeye çalıştı gayri ihtiyari, tepkisini,
Onları görebilmiş olan eğitimdeki pilot adayı…
Kantinci zırdeli, sevgilisi Esma yarı deli, Barrakuda ise umutsuz vakaydı.
Haymana üzerinden, bulutlar üzerinde görüntü muhteşemdir.
On bin feette ilerleyen Cessna’da bir aksama yoktu.
Onlarla iletişim kurmaya çalıştı Kaptan Muhsin:
“Senin neler çekmiş olduğunu anlayabiliyorum.
anlattın, ama senin bu uçağı kaçırmana izin vermeyeceğim.
Ve sadece sen için değil, tabi ki herkese geçerli.
Bak, şu an havadayız sanabilirsin, ama havada değiliz;
Tabancayı verirsen seninle anlaşma yapabiliriz! ...”
Bu lafa şaşırmışlardı: fırsat bilen Zora, aşağıdan
Çekim yapmak için getirdiği kamerasını sabitledi
Ve Esma’nın kollarına vurdu; yere düşen tabancayla..
Kaptan, Kantinci’nin üstüne atladı ve kısa bir boğuşma oldu.
Tabancayı almış Zora, Barracuda ve Esma’yı etkisiz kıldı.
Hafif terlemiş olan pilot adayıysa, hala yönetmeye
Çalışıyordu uçağı, kesin pilot olması gerektiğini kanıtladı.
Bilmeyiz ki bu onun kaçıncı simülasyon getirisiydi.
Olay böyle bitti; sonucu etkileyen, Kaptan Muhsin’den
Gelen kilit cümleler olmuştu -pilot kabini yanından...
Şöyle ki, ona onu algılayabildiğini hissettirmiş
Ama ardından, buna izin vermesinin mümkün olmadığını
Anlattıktan sonra bunun herkese geçerli olduğunu söylemekle,
Tüm insanlığa da barış olgusunu yaymaya çalışmıştı.
Daha sonra, ona onun gibi deli bir laf etmiş
Ve aslında havada olmadıklarını dile getirmişti,
Kantinci’nin bu laf silsilesinden şaşırabileceğini bilmiş olmalıydı.
En son da anlaşabileceklerini belirtmişti;
Bu son cümle mantığı bazen intizamı sağlayan toplum polisleri;
İntihar edecek birini mesela kurtarmak için, ya da
kurbanlık bir öküzü yaka paça yakalamaya çabalayan köylü kullanır.
Arada bir tek fark varsa, Sindel genel müdürü
Türk askeri eğitiminden, disiplini ve zekasından geçmişti.
Ve ama bunca lafların ardından gelen o cümle
Nazif’te geçici bir güven-şok etkisi yaratmıştı:
‘İyi de, havada değillerse; öyle ya, nerdelerdi? ’
Sindel Havacılık’a geri inmeleri fazla vakit almadı.
Öncesinde, olaylar Sindel’e telsizle iletilmişti.
Bekleyen polislerin huzuruna çıkarlarken, sıraladı:
“Kelepçelemeyin, şikayetçi olmuyoruz ama gözaltı istiyoruz”
“Seni mağarada Müslüman etmedim ama sen ne yaptıysan öyle
Konuştum ve bunu yaparken, beyaz güvercini de korudum.”
Diyerek durumu Nazif’e açıklamaya çalıştı ardından.
Hırlayan Kantinci’nin sevgilisi ve Barrakuda, sakindiler…
Az yorgun bir tavırla, üsteki kantine doğru yürümeye başladı.
Artık orada Kantinci yoktu, ama bunu kendi hazırladı.
Şöyle huzur içinde bir sandviç yiyebilirdi Muhsin.
-
Kayıt Tarihi : 15.5.2008 08:34:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
AÇIKLAMALAR: Şiirde geçen karakterler: a.Gerçek olanlar: 1.Metin Koçkar –Sindel Havacılık Genel Müdürü 2.Tan Bora-Simulation öğr. 3.Muhsin Harputçu-sağ yanda öğrenci eğitmeni Cesna(Çesna) uçak pilotu(kaptan) 4.Çime atılıp oynanılan öğrenci bile gerçektir. 5.Okulun müdürü b.Oluşturduklarım: 6i.Nazif-hapisten bir süre önce çıkmış eski hava korsanı; Barracuda’yı bir barda tanıdı. 7i.Barrakuda-hava korsanı adayı 8i.Kantinci-Eskiden bir ortaokulda çalışmış olan, ama müdürün, milleti dolandırması dolayısıyla, kantin kısmından alıp okuldan kovmasıyla başka yerde de iş bulamadı.. Daha sonra uğraşlar sonucunda bu aynı havacılıkta kendine gene aynı işi zor bela buldu. Nasıl girdiği hala bilinmemekte… Herhalde bir şekil, arada kaynamış olmalı. 9i.Deli Esma-Kantinci’nin sevgilisi. Ruhsatsız tabancalara meraklı. 10.Yabanco gazeteci Zora (Türk havacılık eğitim sistemi üzerinde haber-belgesel hazırlayan Washington Post yazarı) Sindelair.com.tr Yazdığım şiirde geçen ‘“a.Gerçek” karakterler’ gerçek hayattan alınmış -şu an da adı geçen havacılıkta çalışıyor olup- ölçtüğüm kadarıyla karakterleriyle de oturmuş kişilerdi. Sindel Havacılık’ta televizyonda, tam ya da göz ucuyla olsun gördüğüm her bir kişinin gözlerinde yaşam enerjisi, zeka ve vicdan okudum, hayatı yaşıyor oldukları ve ötesinde bunu şuurluca bildikleri izlenimini edindim. Şahsen Kanaltürk’teki, 14 Mayıs sabaha karşı izlediğim Oksijen programından çok mutlu oldum; kendilerine buradan teşekkürler bizi havacılık hakkında böyle bilgilendirdikleri ve heyecan ve merak aşıladıkları için. ‘”Oluşturduğum” karakterler’in gerçek hayatla ilişikleri yoktur. Olayın örgüsü tamamen hayal mahsulüdür. Bu şiiri yazdığım sularda, artık Kanaltürk’ün satın alındığının resmidir; 2 aya doğru kapanacak. Bir kanal gidiyorsa yerine çok daha fazlaları gelecektir, bu işler böyle. Düşman sevinsin oynasın, zira sonra buna vakitleri kalmayacak. Ek bilgiler: Şiirde bileşenler: a.Okuldan Hava üssüne, b.Sindel Havacılık, c.Yerden yüksekte Orjinali President Normal 11 font’la yazıldı. 2008 14 Mayıs sabaha karşı başlayan. Not. Bu hikayede ayrıyeten gelişen ilginç bir detay var. Dikkatli okuyanlar anlamıştır ki, Nazif’le Kantinci aynı kişidir aslında. Ama şiir öyle bir gelişti ki, sanki Nazif bunun hapis kaçkını hali, Kantinci de bunun okuldaki çalışan ve uyuşturucu da dağıtan Ve daha sonra da havaalanında çalışan halidir…
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!