Bana olan bakışını gördüğümde;
Annemi gördüm,yenilgilerimi gören sultanlar gibi…
Getir dedi,getir..gönül kitabını görmek istiyorum…/Lavıko Rındık
Açtım gönül kitabımı serdim önüne(Annem gibi kokuyordu)
İlk sayfa şöyle başlıyordu;
Yaban otu ektim anne,yaban otu…
Yoksul olanlar adına
Kavuşamayanlar adına
Zulüm görenler adına…
Hüseyine kavuşan Aşure adına…
Baktı gözlerime,baktı…usulca,acıyarak…
Şair Ateş ağacıdır oğul,Su perisi,Gökteki bulut/Arasta
Topraktaki hüzünlü yara…
-‘’Bir Zeytin tanesini sevindirdin mi hiç oğul?’’
Döndü sayfalar birer birer;
Hiçbir kıymeti yok susmamında,öfkeminde diyordu diğer sayfalar
Kırık yakut olur göğsümdeki kırlangıçlar/Sosinamın
Kül yutan,sevgi yutan şehirlere sus biriktiriyorum
Yaşasın Seviyor çıkan papatyalar….
Bermaz ovası kokan kekikler ,ahlatlar…
Şalıma hüzün bırakan nota,akrep basenli yemeni
Ruhumu ölçüp ölçüp kefensiz bırakan ;diyordu sayfalar
-sen söyle Annem ,dedim sen söyle;Kederlenme…
-‘’Çok bin kere yazacaksın oğul dedi ,çok bin kere öleceksin
Bütün mazlumlara,masumlara bağlanacaksın’’
Sonra diğer sayfalara geçtik birlikte…(annem gibi gülüyordu)
En güzel süsü;gülümseyişi diyordu mısralar
Kızışan kısraklar gibi,defne gibi…ölüm gibi.
Ne fark eder ki diyordu mısra;Rosa gülü,Kır gülü veya sakız gülü olmasa
Benim olmadıktan sonra yalınayak koşan zülüfler?
Yüzünde tatlı ,masum ,utangaç bir gülümseme ile
-Kim bu dedi ..kim oğluma,oğluşuma kan revan kalem kullandıran?
Sustum,,susmam lazımdı da sustum…Söz verdim sır vermem diye…
Yokluğu sedef,suskunluğu hançerin zulası olan dedim sadece…
Çevrilen sayfada şöyle diyordu;
Küllenmiş korlar adına,
Kırılmayan incir dalı adına,
Yeşilin kıyısında duran dilber adına,
Çobanaldatan kuşlar adına…..Sevdim seni ey Zamansız Güman../Harfsiz lisan…
Bal ile yıkananım üstüne,
Bozkırlar,yabanlar,turnalar üstüne,
Ekmeğin üstüne ,tuzun üstüne..
Şimal yıldızı üstüne….Sevdim seni ey Zamansız Tufan…/Hecesiz lisan…
‘’Mısraya gömülen gözyaşlarımı ,göğsüme batan tırnakları
Kim çıkaracak şimdi? sen söyle annem, annem….’’
Yüreğin son sayfası gelmişti sonra ve sonra…
Ey Asil ilham,Ey yaşlı kıta,ey sürülen mazlum halklar
Sesleniyorum size,şiir yazın bana,yarınlara,kardeşliğe
Annemin gözünde gözyaşı gördüm ki…
Ağlasa; yağmur dökülse ortadoğuya,bereket fışkıracaktı Anadoluda,Mezopotamya da…
Bu seferde şair sormuştu soruyu, yüreğin son mısrasında;
-O Dudağının yanındaki kıvrımda şiirdir..okuyan ben isem,
-Sarı kavga çiçeğim ne zaman açar Gürcü gürcü..?
Ne zaman dinecek bu ayrılık,bu aykırılık, bu çöl saatler?
Ne zaman insanca yaşayacak bu mazlum kavimler, hepimizler?
Ne zaman Celladına gülümseyecek embesiller,emperyalistler?
-‘’Bir şairi susturmak en büyük cinayet oğul,en büyük cinayet’’ dedi sadece…
Ah Annem;
Ah şalıma hüzün bırakan ,
Ah bin yıllık ahlar ağacım,
Ah Kavgamın orta yerinde gözü yaşlım,
Gülümse bana,Sadece gülümse,bir umuda gülümser gibi…
Zebura,Tevrata,İncile,Kurana gülümser gibi…
Beni şimdi Anladınmı Anne?Anladınmı Anne?Anladınmı Anne?
Servet ALKAN
11.10.2017/Malatya
Kayıt Tarihi : 13.10.2017 17:18:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Servet Alkan](https://www.antoloji.com/i/siir/2017/10/13/hayguhi-anne-me.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!