Aşk nedir diye sorma sakın.
Kerem gibi narında yanmadan,
Ferhat gibi dağları delmeden,
Mecnun gibi çölleri gezmeden,
Tarif edilebilir mi aşk?
Üşüyor ellerim
Üşüyor bütün bedenim
Sabahın ayazında,
Mora çalan dudaklarım
Üşüyor…
Başıma düşen kar taneleri
Ben bir deniz feneriyim
Hırçın dalgaları döver gövdemi
Karadeniz’in
Yapayalnız bir başıma
Göğüs gererim bu ayrılığa
Gelip geçen her geminin ardından
Sen gittin ya
Issız kaldı bu sokaklar
Kaldırımlarda kediler sessiz
Köşe başlarında
Seyyar satıcılar dilsiz
Yarım kaldı mesela aşklar
Anneler de ölür inanamazsın
Bir yanın hep eksik kalır
Bir yanın hep öksüz
Kanadı kırık kuşlar gibi
Çırpınır durursun uçamazsın
Odalar odalar mahpus odalar
Yeter üstüme gelmeyin benim
Dört bir yanım karanlık duvar
Parmaklıklar ardında bedenim
Kime elimi uzatsam boş nafile
Bulutların altında hapsolmuş
Şehirler gibiyim
Prangalar vurulmuş ayaklarıma
Seslensem duyar mısın sesimi
Çığlık atsam koşar mısın imdadıma
Uzatsam elimi
Aylardan Aralık’tı mevsim kışa gebe
Ha doğdu ha doğacak zemherinin ayazı
Yalnızdı, bir başına...
Sobaya attığı odunun çıtırtısı
Kaplamıştı odanın her yanını
Bal rengi gözleriyle bakındı etrafına
Tükendim zulmünden
Tek kelime etmedim
Yarama tuz bastım da
Bir ah bile demedim
Gülü sevdim
Gocunmadım hiç dikeninden
Karşılıksızdı sana olan aşkım
Hatta hiçbir karşılığı yoktu
Belki biraz afacanlık
Belki de biraz çocukluktu
Gün doğar doğmaz
Uykulu gözlerle pencereye koşar
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!