“Yaşamayı öğrenmek için, birkaç defa ölmek gerek.” diyor Charles Bukovsky
Yaşamanın amacının ölmek olmadığını ölene kadar yaşamı hayatta tutacak bir tutum geliştirmek olduğunu anlayana kadar;
Sonsuz bir karanlığın içinden doğdum. Işığı gördüm, korktum. Ağladım.
Zamanla ışıkta yaşamayı öğrendim. Karanlığı gördüm, korktum.
Gün geldi sonsuz karanlığa uğurladım sevdiklerimi... Ağladım.
Yaşamayı öğrendim. Doğumun, hayatın bitmeye başladığı an olduğunu; aradaki bölümün, ölümden çalınan zamanlar olduğunu öğrendim.
Zamanı öğrendim. Yarıştım onunla... Zamanla yarışılmayacağını, zamanla barışılacağını, zamanla öğrendim...
İnsanı öğrendim. Sonra insanların içinde iyiler ve kötüler olduğunu... Sonrada her insanın içinde, iyilik ve kötülük bulunduğunu öğrendim.
Sevmeyi öğrendim. Sonra güvenmeyi... Sonrada güvenin sevgiden daha kalıcı olduğunu, sevginin güvenin sağlam zemini üzerine kurulduğunu öğrendim.
Evreni öğrendim. Sonra evreni aydınlatmanın yollarını öğrendim. Sonunda evreni aydınlatabilmek için önce çevreni aydınlatabilmek gerektiğini öğrendim.
Ekmeği öğrendim. Sonra barış için ekmeğin bolca üretilmesi gerektiğini. Sonra da ekmeği hakça üleşmenin, bolca üretmek kadar önemli olduğunu öğrendim.
Okumayı öğrendim. Kendime yazıyı öğrettim sonra... Ve bir süre sonra yazı, kendimi öğretti bana...
Gitmeyi öğrendim. Sonra dayanamayıp dönmeyi... Daha da sonra kendime rağmen gitmeyi...
Düşünmeyi öğrendim. Sonra kalıplar içinde düşünmeyi öğrendim. Sonra sağlıklı düşünmenin kalıpları yıkarak düşünmek olduğunu öğrendim.
Namusun önemini öğrendim. Sonra yoksundan namus beklemenin namussuzluk olduğunu; gerçek namusun, günah elinin altındayken, günaha el sürmemek olduğunu öğrendim.
Gerçeği öğrendim bir gün. Ve gerçeğin acı olduğunu. Sonra dozunda acının, yemeğe olduğu kadar hayata da lezzet kattığını öğrendim.
Her canlının ölümü tadacağını, ama sadece bazılarının hayatı tadacağını öğrendim...
Cehaletin de sonunu göreceğini, aklını kullananların ise o sonu en başta görebileceğini öğrendim.
Mutluluğun insan hayatında en az şeye ihtiyaç duyabilmek olduğunu, kimsenin kimseyi sevmeye zorlayamayacağını, ancak kendinizi sevilecek biri yapabildiğimizi, gerisinin karşı tarafın kararı olduğunu,
güven oluşturmanın yıllar aldığını, güven kaybetmek için bir anın yettiğini, kendini başkalarıyla kıyaslamak değil kendini kendi en iyin ile karşılaştırarak, kıyaslama yapmanın sonuç getirdiğini öğrendim.
Başımıza ne geldiği o kadar önemli olmadığını, başımıza gelenlerle ilgili bizim ne yaptıklarımızın daha önemli olduğunu, olmak istediğimiz insan çok vakit alıyor ve hiç kaybedecek zamanımızın olmadığını, bütün sevdiklerimizle iyi ayrılmak gerektiğini, hangisinin son görüşmemiz olacağını bilmediğimizi, tepkilerimizi kontrol etmezsek, tepkilerin bizim hayatımızı kontrol edeceğini öğrendim.
Para kadar ve paranın peşine düşüp kendini başarılı sananlar kadar ucuz başarı olmadığını, kendisiyle dürüst kalanların, daha uzun yol yürüyeceğini, uzun bir yolculuğun küçük bir adımla ve cesaretle başladığını, sözlerimiz yürekten gelmiyorsa ve yaşanmamışsa hiç bir zaman başka bir yürekte karşılık bulamadığını öğrendim.
Hayatımda başarısızlık yoksa hiç riske girmediğimi, başarı istediğimi elde etmek, mutluluk ise elde ettiğimi sevebilmek olduğunu, hayatta iyi bir izlenim verebilmek için ikinci bir şansın olmadığını, rüzgarın yönünü değiştiremiyorsam, sorun yelkenlerimi doğru ayarlamamış olduğunu öğrendim.
Anne ve babalar çocuklar için tabiatın onlara sunduğu bankaları olduğunu ve her çocuk bir gün kendisinin de banka olacağını bilmesi gerektiğini, en büyük bankanın evren bank ve çok bonkör olup karşılıksız ödeyen tek banka olduğunu, kibrit yerine kaleme tutulan kağıdın daha fazla ışık verdiğini, hayatın seyirci koltuğunda oturma yeri olmayıp bizzat sahnenin kendisi olduğunu öğrendim.
Fırsatların zorlukların içinde olduğunu öğrendim. Bizim onları fark etmemizi beklediğini, mucizeleri, enerjimizi korkularımız için değil, hayallerimiz için harcadığımızda daha huzurlu yaşayabileceğimizi, ister beğenelim, ister beğenmeyelim bedenimiz bizimle, hayatımız boyunca olacak ve bedenimizi sevmek zorunda olduğumuzu, dünyaya geldiğimizde hayat okuluna kayıt yaptırdığımızı ve sürekli derste olduğumuzu, her günün bize bir şey öğrettiğini öğrendim.
Hata yapmanın hayatın gerçeği olduğunu öğrendim. Önemli olan aynı hatayı tekrar etmemek hatalardan ders almak gerektiğini, bir dersi öğrenmenin en doğru yolu o dersi daha çok tekrar etmek olduğunu, öğrenmenin sonu olmadığını, öğrenmenin ölümle son derse gireceğini, hayatta hedeflerimizin olmasını ve hayatta hedeflerimize ulaştıkça çıtayı yükseltmemiz gerektiğini, bizi diri tutanın bu olduğunu öğrendim.
Başkalarının ayna olduğunu ve o aynada görmek istediğimiz çok şeyi görebileceğimizi, istediğim hayatı yaşamak kendi elimizde olduğunu, çünkü seçimleri yapanın biz olduğumuzu, yaşam ile ilgili her sorunun cevabının içimizde olduğunu, yeter ki onu çıkarabilmesini bilmemiz gerektiğini, sevgide ölçü olmadığını, sevginin üzerine, sağına, soluna anlaşmalar konulamayacağını öğrendim.
Hayatın bölünmek değil, bölüşerek paylaşmak olduğunu, birbirimizin konfor alanına birbirimizin dikenleri birbirimize batmayacak şekilde yaklaşırsak rahatsız etmeden yaşayabileceğimizi, yan yana ve dikenlerin batmadan bunu başarmamız gerektiğini, hayatın müziğinin farklı çıktığını yalnız o farklı müziği, aynı seslerle çıkaran tellerin ayrı olduğunu, bir yumruğun beş parmaktan oluştuğunu öğrendim.
Arkada bıraktıklarımızın yüreklerinde yaşayabilmenin, ölmemek olduğunu, hayatta iyi bir isim bırakmanın yıllar süren bir oyun olduğunu, sevmek bir insanın kendi kendini aşması olduğunu, kendini aşamayanların başkalarına ulaşamayacağını, efendiliğin modasının hiç geçmeyeceğini öğrendim.
Dikkat çekmek için iş yapmamak gerektiğini, dikkat çekecek işler yapmamız gerektiğini, hayatta her şeyin bir bedeli olduğunu, aslında hayatın öğrenemediğimiz şeyin kendisi olduğunu, iğreti dünyanın rengine bürünmenin kendini zamanın yenilgisine bırakmak olduğunu öğrendim.
“İnsan gençliğinde öğrenir, yaşlılığa kavuştuğunda öğrendiğini anlar.”
Önder Karaçay
Önder Karaçay
Kayıt Tarihi : 21.1.2020 18:14:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Ama hayat, benden çok daha öğretmen!
Ders gibi...
Özet gibi...
Tebrik ve teşekkürler Önder Bey, Kardeşim..
Öğretmenimiz hayata ve hayatı öğreten siz değerli öğretmenlerime ben teşekkür ederim.
Derin saygılar sunuyorum
TÜM YORUMLAR (1)