Hayatın geçiciliği, her insanın yaşamının başından itibaren fark edemediği, ancak bir noktada kesin olarak hissettiği önemli bir gerçektir. İnsan, gençlik yıllarında, ölümlülüğün ve zamanın sınırlılığının farkında olmasa da, yaş ilerledikçe bu gerçeği kavrayarak hayatını bir yeniden düzenleme ihtiyacı hissedebilir. Gerçekten de, insanın hayatının ne kadar kısa olduğu ve yalnızca bir kez dünyaya geldiği, düşünülmesi gereken derin bir hakikattir. Ancak, bu kısa hayatın yanında, insan ruhunun sonsuzlukta yaşamaya devam edeceği inancı, hayatı daha anlamlı kılar. Kur'an-ı Kerim, dünya hayatının geçici olduğunu ve asıl yurdun ahiret olduğunu açıkça belirtmiştir. Bu durum, tüm peygamberler ve kitaplar aracılığıyla insanlara bildirilmiş, bu hayatın yalnızca bir imtihan dönemi olduğu vurgulanmıştır. Kur’an’daki bu öğreti, insana dünya hayatının geçici zevklerinin, ebedi bir yaşam için feda edilmemesi gerektiğini anlatır. Dünya hayatındaki dünyevi hazlar, sonsuz ahiret hayatına kıyasla çok kısa ve önemsizdir. Bu yüzden, insanın dünya hayatındaki sınırlı zevkleri uğruna, sonsuz bir hayatı terk etmesi akılcı bir davranış değildir. Ahiret hayatının varlığı, insanın ruhunu, yaşadığı dünyanın sınırlarını aşan bir yaşam arayışına yönlendirir. Kur’an-ı Kerim, ahiretteki sonsuz cennet ve cehennem hayatını detaylı bir şekilde tarif etmiş ve bu dünyada yapılan amellerin, ahiret hayatında belirleyici olacağına işaret etmiştir. Ancak buna rağmen, birçok insan, dünya hayatını merkez alarak, nefsani arzu ve istekleri doğrultusunda yaşamayı tercih etmektedir. İnsanlar çoğu zaman, kısa bir ömrü değerli kılma adına manevi değerlere uzak kalıp, dünyevi zevklerin peşinden sürüklenirler. Oysa gerçek anlamda akılcı bir bakış açısı, dünya hayatının ne kadar kısa olduğunu ve sonsuz bir yaşam için yapılacak küçük fedakarlıkların ne denli büyük bir karşılık vereceğini anlamayı sağlar. Yunus Suresi’nin 45. ayetinde, Allah’a kavuşmayı yalanlayanların hüsrana uğrayacağı bildirilmiştir. O günde, tüm insanlar, yaşadıkları hayatı sorgularken, zamanın ne kadar hızlı geçtiğini fark edeceklerdir. Dünya hayatı, bir an gibi geçip gidecek ve o insanlar, geçmişteki yaşamlarını bir saatlik zaman diliminden fazlasıymış gibi hatırlamayacaklardır. Bu ayet, insanın dünya hayatındaki sınırlı zamanının ne kadar kıymetsiz olduğunu vurgulamaktadır. Bu nedenle, gerçek bir müminin asıl hedefi, ebedi hayatını güvence altına almak için ahirete odaklanmak olmalıdır. Ahkaf Suresi’nin 35. ayetinde ise, ahiret gününde tehdit edilen azap karşısında, insanların hayatlarını kısa bir an olarak değerlendirecekleri bildirilir. Zira, insan, ahiret hayatını gördüğünde, dünya hayatının ne kadar kısa olduğunu, bir saat gibi geçtiğini hissedecektir. Dünya hayatı boyunca gösterilen çaba, Allah’a yönelme, İslam’a uygun bir yaşam sürme çabası, ancak böylece ebedi mutluluk olan cennetle sonuçlanacaktır. Ahiret hayatı, bir insanın gerçek amacı olmalıdır. İnsan, bu dünya hayatında sahip olduğu her şeyin geçici olduğunu unutmamalı, nefsine yenilmeden, Allah’ın rızasını kazanacak amellerle yaşamını sürdürmelidir. Sonuç olarak, insanın hayatı kısa ve sınırlıdır, fakat onun ruhu sonsuzdur. İnsan, dünya hayatına odaklanarak geçici hazlarla ruhunu karartmamalıdır. Dünya hayatının değerini, ahiret hayatının sonsuzluğu karşısında anlamalı ve bu sınırlı zaman içinde Allah’ın rızasına uygun bir yaşam sürerek, ebedi mutluluğa ulaşmalıdır. Bu hedefe ulaşmanın yolu, Allah’a samimiyetle yönelmek, nefsani arzulara karşı sabırlı olmak ve her anı, ahiret için bir hazırlık olarak değerlendirmektir.
Kayıt Tarihi : 19.1.2025 20:34:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!