Herkese mutlak suretle en Üstün Gelmek ve her şartta giriştiği bütün yarışları kesinlikle kaybetmeksizin Kazanmak; hayata ve insana dair herşeyini kaybetmenin karşılığında varıp ulaşılacak tamah ve tercihle olup biten sonuçtuysa eğer kazanılıp üstün geldiğine avunup inanan sonuç sahibi ardı arkası gelmedik asıl yıkılış kayıp ve yok oluşların zarar ziyan muhasebecisidir.
Her nar nohut buğday veya ceviz tanesinin içindeki cevherler değişik sayıda görünüşte ve tatlarda olsa da doyurduğu yaşama sevinci hepsinin kucakladığı insan kalbinde aynısıdır. Fakat bu böyle olmasına rağmen topraktan tomurcuğa kundaktan mezara bütün hayatlar leyleğin getirdiği müjdelerle palmiye yapraklarına sarılmış düşler dünyasının elma çekirdeğinden doğup büyümez elbette.Bu yüzden sevgi dediğin şey, ölmeyen güzelliği solmayan düşü yıkılmayan düneği gittikçe sonsuzlaşan gönüller diyarı ve boyandıkça güzelleşen hasbahçeler kisbikarıdır. Çileli bülbül de ordadır,sefil baykuş ve telli turna kervana kervana. Hele çalı dalında çığrıkçı serçeler uzun zamandır üstüne titreyen kanatlarında çöp çektikleri yuvanın horantasıyla birlikte şen şakrak cümle sazlar çalıp söyleştikçe, suya bir başka salınır salkım söğütler, rüzgar başka tarar çiçeklerin zülfünü iklim mızıkalarına dayanamaz döşün bağrın yakınlığa yara sarar, açık sinelerden sana mesken muhabbete hayran olursun . Haziran kirazdır ...
Aynı durumu özü itibarıyla saplanıp tıkandığı yerden hiç kımıldamayan ve değiştirmeyen sürekli şekil dekor ve cisim değişkenlikleriyle yapılan her müdahele tespit tayin ve mütaala; yüksek sıçrayışların en çok kazanıp en üstün geleni olmak uğruna yanlış neşteri yanlış dokunuşa kamalayıp hatasını ve hastasını ölümcül acı sancı mutsuzluk kıvranışlar içinde kanaması hiç durmayan sonuçlarla can çekiştiren zorba cebel ve delik deşik cerrahlık celsesi gibidir. Aslında her sorun, çaresini kendi içinden doğup büyüyen akıl fikir ilgi yakınlık samimiyet azim gayret sorumluluk vicdan dayanışma paylaşma emek ve ortak taşıma gücüyle ihtiyaç duyduğu hayati aciliyetin derman devasını bilgeleşerek huzura çözer rahata sağlığa ve çözüme kavuşturur.
Aradığı neydi bilinmeyen buluşların hızlı sanayileşmesiyle birlikte ne duvar ne bisiklet bahçe ne sarmaşık ne şadırvan ne hamam ne kurna ne kolonya ne hurma çekirdeği... hiçbirşey sakin huzurlu mutlu ve kendi karakter fiilinde dünya mahlesine medken değildi. Sürekli odalardan odalara varıncaya kadar insan ömrünü alıp götüren değişkenliğin kim hangi zamanın hangi ikliminde nevidir neredindedir; kimse kimseyi ne anlayabildi ne de anlamlarını günden güne anlaşılmamak üzere tek tip tek dilden konuştuğu halde taşıdığı değerden herşeyini yitiren tanımlarla farkedip kavrayabildi. Çünkü aynı içeriksizlik boğulmuşluğundaki çürümüş tıkanmış ve kokuşmuşluklarla sadece cisim kalıp ve yer değişikliği yaparak maddeye mana, derde derman bulmaya çalışmak; sonu yanlıştan yanlışı her türlü bozulmuşluğu kavrayıp sürüklenen kaçınılmaz patlamalara götürecek olan irin iltihap ve zehirlenmelerin içeri doğru büzülüp kamburlaşmış bile bile kendine kıyma izdiham intiharcılığıdır.Böyle bir bulantısı çok azgın girdapta yukarda dolunay varmış, gün nisan- mayısmıymış, karşı karlıdağlar sümbül müymüş navruz mu, selvikavaklar firik iğdeler yeşil madımaklar ıssız dereler ıslık çalan kapılar susuz tulumba derin ırmaklar kuyusu dünya ne taraf, vakit ne yön, pusula kim, kasaba köy hangi devir nice han; bakıp görüp bilmedi ne mümkün..?! Taylar kişmiyor bu meyan ve beyanda demir atlardan doğup büyüyen eğersiz yelesiz zevk ve safa ahırlarında.Eşlma çiçekleri açıyor kapağının altından ikramiyesi şurup çalkalanmış acı meşrubatlar ağaçlarında.Yollar hep başladığı yerde çakılıp kalıyor ucu ötesi olmayan kapan değirmenleri gibi ve bütün yaşam enerjisini öfkeye nefrete tacize tecavize harama kaypaklığa çıkarcılığa menfaate bencilliğe vicdansızlığa doymak bilmeyen kişiliksizliğe hiç kaybetmeden hep kazanma karaktersizliğine harcayıp boşaltan felfecir atlıkarıncalar dönüyor dolanıyor dünya denen etraf civarda.Kargalar bahçede damda papağan ibibik ve kedi el ele don gömlek,üfürdükçe şişip uçuyor zamansıza takvim hayatın heryerini sessizliğe sarılan koma halindeki insansız toplumsuz felç ve körebeci nöbetler bekleşiyor.Kaldığı yerden devam ediyor tersine tekerrür liman kayıksız yol yolcusuz içi oyuk naralara terzi dükkan hazır yapılmış hopcik züpcük zil zurnalar yerleşip curlaşıyor. Hergün her marka hır gür hırs ve hevesle kopup uzaklaştığı hatır sual selam dil durum devran dağarcıksızlığın hayatı sönük yörüngesi sakat insan evrenleri daha dara binip daha zora birikiyor; güne güneşe zıt evler yollar şehirler kir gürültü kahır eziyet boğulur boğuşurken ; insan çok şey kazandığını sandıkları karşılığında ölüp ölüp dirilmenin eceliyle can çekişiyor.İlle aslından aksini ve ıspat için çarşı bazar çark büyün zemberek çevrimini çarmıha geriyor.Otlar ormanlar yanıp kavruluyor, kendi kendine iğne batırıyor plak, matem besteliyor börtü böcek, uçaklar zivte çöküp pist ve salon anonslardan fırlayıp kalkıyor, çimen ağlıyor ayva narda sararmış solmuş küskün buruk keman...
- [ ] Elveda neresidir nerde başlar valizi hazır apartman ve istasyon dersen sevgili Arkın Cüneyt...??! Üçüncü gongtan hemen sonraydı sustu ışık parladı karanlık her köşeden her numaranın perde perdeleri insana ve dünyaya tükenişin oynak piyesi olarak yağdı doluştu...
- [ ] Yazıda sonfis oynuyordu misket çocukları. Çember elimi tutan çengelde bahar çağının tay tayındaydı. Leylak bir taraftan akasya bir taraftan manolya diğer bir taraftan bahçe kapıya, kapı sokağa, pencere her tarafa çıkıp bakan yazlık sinema serüven seyriydi.Kabak çekirdeği çamanekmek çay ve simit vardı ağzı dili sevgiye selam eden gök gürültülü yağmur ve mahle pınarıydı.
- [ ] Ardından İnsanlar güneşi tersinden okuyup üfleyecek bambaşka doğuş ve uyanışlar içinde debelenip derinleşmeye sevk ve tayin olunca, fabrika vardiye kudurttu yüzde yüzü kendisiyle katlayan rekolteye tohum bozuldu toprak bozuldu ırmak bozuldu çimen yandı bağ bostan ağıtlar yakarak kökten sicilden tarumar telef oldu.
Bir aşk kadar zehirli,bir orospu kadar güzel.
Zina yatakları kadar akıcı,terkedilişler kadar hüzünlü.
Sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren
eski yunan ilahelerinin bağbozumu rengi solukları kadar ürpertici.
Öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta