...........................
çılgınca okuyorum şimdilerde.. ıssızlığımı giderdiğini düşünüyorum bunun.. bu pazar yerinde yaşanan da, yaşanacak olan da acıya bitişik.. bu kitap ayini açıktan açığa bir yalnızlık duası, onarmaktan yorulan sabrıma.. mutfakta okurken kan gördüm kitapta; senden aldığım.. kapı açıktı.. tüm sesler örtülü.. kör bir malkadın* geçti balkondan.. dışarı karanlıktı.. belki onun dişlerinden, belki benim düşlerimden.. ama nasıl olduğunu bilmeden ben..
.....................
ilk zıvanan gibi sakladın acıyı.. çünkü acı buğulu ve büyülü çağrışımlarıyla nefis bir motif gergefinde.. çünkü sana, çözümü oyalayan ve beklentiyi hafifleten nadir gerekçe.. ya da biz hiçbir tedbir almadan sevmeye, ihmal ederek depresif tanrılarımızı, iyimser, konforlu düşler tasarladık uzak kentler düzleminde.. işlemediğimiz cinayetlerden sorumlu tutulmanın dalgınlığıydı bu.. anlam adına girdiğimiz tüm kavgalardan yenik çıkmamız bundandı.. acının da ötesi vardı oysa.. parmaklarım korkulanırdı teninin görkeminden..
kum tanelerinin bile öyküsü vardır deniyordu bir filmde.. o halde bizler ne çok öykü yetiştiriyoruz; kendimizle başkaları, kendimizle dünya, kendimizle varoluş ve kendimizle kendimiz arasındaki milyarlarca dönümlük alanda..
....................
gidip bana sıkmayan bol dökümlü bir kent alalım, gidip sana senaryolarını kutsayacak bir salon dolusu tütsü.. gidip bize tüm bunların sinema olduğunu doğrulatacak ve geri döndürmeyecek festival biletleri.. sonra dokunduğun her şeyi kendinin yapacak bi’ dolu iyelik eki.. gelip sana, irili ufaklı kelebek kanatlarından defterler yapsın sevgilin.. ankara’ nın olmayan sokaklardan da alsın yanına.. sen beyazlığınla boya boş bırakılan yerleri; sofrayı toplar dönerim.. nokta’yı bulmak için düştümse yollara o gece, her vedanın ardına bir virgül bırakmak içindi bilirsin..
Denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın,
Öylesine yıktın ki bütün inançlarımı;
Beni bensiz bıraktın; beni sensiz bıraktın.