Gülücüklerle bezeli bir albümün öyküsünü sarı tonlarında saklar hayat. Her sayfada çoğul bir gülüşle ilerler, bir nefeslik şölen gibi kâh ağlar, kâh güleriz…
Her insanın bir gönül albümü vardır.
Her insanın gülümsediği bir objektif, eşlik ettiği bir topluluk, sevdikleriyle, belki de sevmedikleriyle birlikte poz verdiği resimleri vardır.
Kocaman bir devrandır hayat. Kimimizi değirmen misali henüz kemale ermeden öğütür, kimimizi de kocaman kollarının içerisinde tutarak kâh güldürür, kâh süründürür.
Derinde, çok derinlerde, kimimizin ara ara indiği, kimimizin de hiç bilmediği o ihtişamlı derinliklerde neler gizlidir oysa. Bir ölüm anında misafiri olduğumuz mezarlıklarda, son görevimizi yerine getirmek için tutunduğumuz bir tabutun kollarında, kim bilir belki de bir hasta yatağının başucunda kendimizi sorguladığımız anlar vardır.
İşte öylesi anlardır kendimizle yüzleştiğimiz anlar. Böylesi anlarda avuçlarımızı yüzümüze kapatıp düşündüğümüz o kısacık saniyelerde hayatımız bir film şeridi gibi gözlerimizin önünden gelip geçer. Önce çocukluğumuz, yani ulaşabildiğimiz en uç hatıralar silsilesi alıp bizi çeker kendi derinliğine.
Sonrası gençlik yıllarımız, ergenliğe ilk geçiş serüvenimiz, hayatın içerisindeki gelgitlerimiz, fırtınalı, güneşli, yağmurlu ve hepsi birbirinden duçar, birbirinden asil mevsim geçişlerimiz.
Bir aşk kadar zehirli,bir orospu kadar güzel.
Zina yatakları kadar akıcı,terkedilişler kadar hüzünlü.
Sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren
eski yunan ilahelerinin bağbozumu rengi solukları kadar ürpertici.
Öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta