Hayasız Bir Sevgi Değil / MUNZUR DESTANI
Öyle anlar olurdu ki hayat anlamını yitirirdi,
Öyle anlar olurdu ki dünya bizi bitirirdi.
Bu gelgitler içinde nasibimizi aramaktan da geri durmaz,
Zemheri kış ayında Serçeler gibi yerleri gaglar,
karlar üzerinde sevgi kırıntıları arardık.
Bazen bulur gibi olurduk amma;
Yüreğimizin kursağına indirmeye fırsat bulamazdık.
Çünkü hep peşimizdeydiler,
Bir dirhemlik canımıza susamış avcılar ile köpekleri.
Bazen Kanatlarımız kırılırdı uçamaz, ecelimizi beklerdik çaresizce.
Hangi yana kaçsak bir pusu, hangi yana dönsek bir tuzak.
Benden çok öncelere dayanan bir hesabın içinde bulmuştuk kendimizi
En az senin kadar ahu bakışlı ve ürkek ceylanların namusları için,
Hayatlarının baharında kendilerini kayalıklardan attığını bilemezsin.
Munzur çayının günlerce kızıl akıp, cesetler taşıdığını bende bilmezdim.
Dersimde ceylanlara yar olan derin uçurumlar değil sadece,
Zehirli bombalarla masumların katledildiği mağaralar da bu gün suskundur.
İşte bu suskunluğun ateşi benimde beynime ve yüreğime düşünce;
O zamandan bu güne değin başımızda dönen musibet bulutlarından,
Gökyüzünün ne renk olduğunu hala öğrenebilmiş değilim gülüm.
Kadın erkek ayırımı yapmadan, haramiler soyardı bizi, hem de kanun namına.
Sadece üst başlarımızı değil, Bütün güzel sözlerimizi de çalarlardı bizden,
Seni mutlu edecek bir tatlı söz bile söyleyemeyişim bundandır ela gözlüm.
Bu var oluş kavgasının ortasında, senin gibi birinin hayatıma doğacağını
Hele kırk yaşıma gelebileceğimi, inan ki ben bile, bilemezdim.
Çocukluğumuzu yaşayamadığımızdan, Tom ve Jery’e doyamadım.
Bundan olsa gerek, Kırk yaşımda onları izlerken hala keyif alıyorum.
Zemheri kış ayında Sen Kaloriferli evde ipekli gecelikle gezinirken,
Biz cüssemizden ağır yüklerin altında terliyorduk gülüm.
Ülkenin farklı uçlarında senin farkında bile değilken,
“Varlığım Türk varlığına armağan olsun” diye her gün and içerek
Ta o zamandan sana feda edilmiş olmam, kader midir nedir?
Gençliğimiz de biraz derbeder, biraz harap ve perişan geçmişti.
Sen Özel kolejde okurken, bizim derslere girecek hocalarımız yoktu.
Defter, kitap olmasa da, liseye gitmek gibi bir lüksüde yaşıyordum.
Üniversite sınavlarına da Seninle eşit koşullarda giriyorduk.
Sahip olmak için yırtındığımız “eşit’lik” hakkını bu kez kullanamıyorduk.
Üzerinde yaşadığımız kutsal vatan bir bütün olsa da, parçaları birbirinden farklıydı.
Senin yaşadığın hayat diliminde tatil, Umut ve eğlence
Bizim hayatın dilimleri lime lime karamsarlık, Çile ve işkence…
Siz sabahlara kadar barlarda hayat bulup, yarın acaba nerede eğlensek derken.
Biz yarın bir lokma bulabilecek miyiz acaba, hangi karakolda coplanacağız derdik.
Başımıza neler geleceğini bilemediğimiz için, hayat anlam bulamıyordu yüreğimizde.
Ama her şeye rağmen yaşadığımız coğrafya bize bir şeyi iyice öğretmişti.
Sabr Etmek! ..
Bu sabır yüreğimizi bir zırh gibi kaplayıp, her türlü kirden muhafaza ediyordu.
Bu yüzden kin tutmayı, İntikam almayı, kahpelik etmeyi hala öğrenemedim
Kırk yaşımda karşıma bir Edalı ahu çıkmış, onu sevmeyi de beceremedim.
Yüreğimizdeki sıcak hislere, duygulara her ne kadar yabancı kalsak da,
Binlerce yıldır ateşin sönmediği, her defasında farklı alevlerin yükseldiği
O sıcak coğrafyada yetişen fidanlar olarak cayır, cayır yansak da,
Mayamızda hep sevgi, hep merhamet, hep şefkat vardı.
Bu yüzden sadece kuru bir sevgiyle sevmek bana yakışmaz,
Merhamet ve Şefkat kanatlarımla da sarmalamak istiyordum seni.
Bir anne gibi, bir baba gibi, bir kardeş gibi,
Kısacası “sen her şeyimsin” diyeceğin her şey gibi,
her şeyin olmak istiyor, ama olamıyordum.
Kalbimin o kadar çok kırığı, döküğü vardı ki,
En sağlam yerini sana sunuyordum ama sen onu yeterli bulmuyordun.
Her bir zerrem, her bir hücrem gizleniyordu bir yerlerde, ağlamak için.
İki büklüm olmuş, selamet limanı diye senin huzuruna sığınıyorken,
Yüreğin sahiplenmiyordu kimsesiz, yetim ve biçare duygularımı.
Ben, evet ben seni sevdim,
Varlığına kendini adarcasına,
Müşfik Bir Baba gibi,
Şefkatli bir ana gibi,
Vefakâr bir kardeş gibi,
“Her şeyimsin” diyeceğin bir aşığın gibi sevdim seni!
2011 - 13 Mart Pazar / saat: 23:28
Ramazan SarıtemurKayıt Tarihi : 13.3.2011 23:29:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (3)