Hayallerin Aldatıcı Oyunu... Şiiri - Yor ...

Atilla Birkiye
155

ŞİİR


7

TAKİPÇİ

“Hep o pembe soluk perdeler. Güneş bu küçük pencereden hiç ayrılmaz. İçerisini görmek mümkün değil. Ama hayal etmesi kolay. Herhangi bir apartman mutfağı işte. Tabaklar, tencereler, havagazı ocağı, kirli bulaşıklar. Bu mutfağı ötekilerden ayıran tek özellik, duvardaki çiviye asılı duran yemyeşil naylon önlüktür. Rüzgârın hafifçe oynattığı perdelerden içeriye kaçamak göz atan, bu önlükten yayılan yeşil rengin o daracık, rutubetli, loş yere umulmadık bir değişiklik, bir güzellik kattığını duyar. Hemen onu giyecek olan, ona bürünüp havagazının başında yemek pişirecek, patlıcan, köfte kızartacak kadın hayal edilir.”

Oktay Akbal’ın Suçumuz İnsan Olmak (1957) adlı romanı böyle başlar. Üçüncü tekil şahıs anlatıcıdan dinlediğimiz roman buruk bir “gönül” öyküsüdür. Bu gönül serüveni, alıntıdan da anlaşılacağı gibi o pencere aralığından Nuri’nin gözüne çarpan yeşil renkli önlük ve o önlüğü takacak kadının hayaliyle “başlar”. Kış sonudur ve Ankara’ya ilkbahar da yaklaşmaktadır.

Edebiyatımızda çok farklı bir yeri vardır Akbal’ın; öncelikle yaşamını yazar hikâye ve romanlarında. Gerçi yaşanan bire bir romana girmez, değişir, dönüşür; tabii ki her yaşanan da yazılmaz. Kendisi de bunu çok açık bir biçimde dile getirir. Bu anlamda Akbal’ın değil ama romanın karakterleri Nuri ile Nedret’in peşine düştüğümüzde, hayali kurulanın gerçekleşme ânındaki kırılganlığından açıkça söz edebiliriz pekâlâ.

Beklenmedik Bir Sabah

Tamamını Oku

Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta