Bir köy mezarlığında mezar bekçisi,
uyuyor gecenin en koyu karanlığında.
Bekçi köpeğinin boğuk hırıltısı kesildiğinde,
hayaletler toplanıyor mezarlığın orta yerinde.
Sessiz bakışlarıyla anlatıyorlar hikayelerini…
Ağır toprak kokusunda toprak kurbağaları,
hayaletlerin beyaz eteklerini tutmak istermişçesine
zıplıyorlar yükseğe doğru.
Baykuşun ötüşünde, yıldızların ortak olduğu ay ışığında,
selvi ağaçlarının gölgelerinde ateş böcekleri,
mezar taşlarının üzerinde uçuşuyor.
Bir çocuk hayaleti hainliğiyle izin vermiyor
yaşlı hayaletin mezarından çıkmasına.
Biri buna gülerken, intikam duygusunda diğeri
uyuyanların kabuslarına giriyor
mezarlığa yakın bir evde…
Yeni yapılmış mezar taşının başında parlayan ışık,
öyle masum, öyle günahsız…
Gelinlik giyemeyen bir kız hayaletinin hıçkırıkları,
ağlıyor sevdiğinden ayrılışına, kaderine…
Gece teslim ederken kendini günün ilk ışıklarına,
hikayelerinin yarısında hayaletler,
uzanıyor yerlerine toprağın çiğ kokusunda.
Uyuyorlar sonraki buluşma gecesine kadar…
Yine uyandıklarında, sanki kıyametin provasında
anlatıyorlar hikayelerini,
hikayelerindeki iyilikleri ve kötülükleri,
zamanı belirsiz kıyamet gecesini bekleyişlerinde…
Kayıt Tarihi : 29.5.2008 15:21:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

TÜM YORUMLAR (1)