Senin konuşmak, hava boşluğuna düşmek gibi.
Bir akşam üstü bir martı oluveriyorum ses tellerinde,
Tarçın kokan nefesinde salepleşirken kelimelerin
Bir pamuk şekerini dolar gibi dolarken saçlarını parmaklarıma
Yağmur biraz daha günahkar yağıyordu...
Bir telefon ahizesinde unutuyorum dudaklarımı.
Kireçli bir papatyanın yapraklarında ölümü aradım,
Meşgul çalan cesetlere anlattım seni,
Ağırlığını bilmediğim bir ses tonu ile
Seni özlediğimi söyledim anneme,
Annem kendi paranoyaklığın da ezildi...
Karanlık kendini bir perde gibi nakışladığın da ruhuma
Güler yüzünü asıyordum dilsiz duvarlarıma,
Duvarlar soğuk, duvarlar çiçek açmış,
Pencerelerim de eşitlik yok,
Pencerelerime vuran güneş iki farklı kardeş gibi,
Birinin yüzü gündüz diğerinin gece,
Ağzından toprağa bir tükürük gibi düşmek istiyorum...
İçimi kaplayan bir sıkıntı ordusu var.
Sana bahsetmem gereken rüyalarım,
Anlatmak isteyip de içimde çürüttüğüm devrik cümleler.
Yüzümde bir aknenin sıkıntılı ergenliği,
Sıksam taşa çevireceğim suyu,
Öpsem kana bulanacak dudakların,
Seni özlemek yüze vurulan sert bir tokat gibi,
Nefsinden gökyüzüne çıkan,
Bir nefes olmak istiyorum...
Harun Tolga Peker
Harun Tolga PekerKayıt Tarihi : 2.5.2012 00:19:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Harun Tolga Peker](https://www.antoloji.com/i/siir/2012/05/02/hava-boslugu-3.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!