Hatırla,
Beş kuruşumuz olmadan da bizimdi dünya:
Balat’ın sahili, Eyüp’ün sokakları,
Süt kadarı beyaz — biz kadarı kara bulutları…
Hatırla o Tunalı Aylin’i, pilavcıları,
Bindiğimiz taksileri,
Yürüdüğümüz eceli,
Sarılıp da ağladığımız parkları.
Söyle,
Sadakatimi hangi köpek kıskandırdı?
Oysa göğsümü
Bir griler, bir de gözlerin ıslandırdı.
İsteseydin,
Sonu hep bize çıkardı sevdanın kapıları.
Şimdilerde
Şiirlere manzara,
Mazinin araları.
Ve sen — tatminsiz, öylece yoksun.
Ne arkadaşlarına
Ne de tesellilerine toksun.
Mevsimlerim grilerce suskun,
Ben,
O ebedî Kutbu’ndaki yorgun.
Nihat AKARSLAN
2025
Nihat AkarslanKayıt Tarihi : 27.12.2025 15:49:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
“Hatırla” bir çağrı değil, bir yoklama. Şair geçmişe seslenirken aslında şunu sınar: Aynı şeyleri hatırlıyor muyuz, yoksa yalnızca ben mi orada kaldım? Beş kuruş yokken bile dünyanın “bizim” oluşu, maddi yoksunluğun duygusal zenginlikle telafi edildiği bir döneme işaret eder. Balat’ın sahili, Eyüp’ün sokakları; İstanbul burada bir şehir değil, birlikte taşınmış bir yük, birlikte göğüslenmiş bir hayattır. “Süt kadarı beyaz — biz kadarı kara bulutlar” dizesi, masumiyetle karanlığın yan yana yürüdüğü o gençlik hâlini anlatır. Ne tamamen temiz, ne tamamen kirli… Ama sahici. Anılan isimler, pilavcılar, taksiler, parklar; büyük olaylar değil, hafızayı ayakta tutan küçük duraklardır. Yürünülen “ecel”, ölüm korkusu değil; pervasızlıktır. Sarılıp ağlanan parklar, hayata tutunmanın en çıplak hâlidir. Şiirin ortasında soru belirir: “Sadakatimi hangi köpek kıskandırdı?” Bu bir hakaret değil, bir kırılma noktasıdır. Sadakatin değersizleştirilmesi, yanlış yerlerde sınanması… Şairin göğsünü ıslatan iki şey vardır: griler ve gözler. Yani zamanın yorgunluğu ve sevilenin bakışı. Başka hiçbir şey bu kadar iz bırakmamıştır. “İsteseydin” ile başlayan bölüm, pişmanlıktan çok ihtimalin cenazesidir. Kapılar kapanmamıştır; açılmamıştır. Sevdanın sonunun “bize çıkması”, kader değil tercihtir. Ama o tercih yapılmamıştır. Şimdilerde geriye kalan tek şey, şiirlerin manzara olarak kullandığı mazi aralıklarıdır. Geçmiş artık yaşanmaz; yazılır. Ve “sen”… Tatminsizdir. Yoktur. Ne dostluklara ne tesellilere doymuştur. Bu, suçlama değil; bir tespittir. Şair karşısındakini yargılamaz, yerini tarif eder. Finalde mevsimler susar. Gri artık geçici bir hâl değil, kalıcı bir iklimdir. Şair kendini “ebedî Kutup”ta konumlandırır: soğuk, sabit, yorulmuş ama yerinden kıpırdamayan. Kuzey yıldızı gibi; yol gösterir belki ama kendisi ilerlemez. Bu şiir bir hesaplaşma değildir. Bir barışma hiç değil. Bu şiir, aynı dünyaya bir zamanlar birlikte sahip olmuş iki insandan, yalnızca birinin hâlâ hatırlıyor oluşunun kaydıdır. Bazı hatıralar paylaşılmaz. Çünkü biri gider, diğeri hatırlar.




Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!