Aşk ne baş başa yemekte,
Nede seni seviyorum demekte.
Aşk ne mum ışığında oturmakta,
Nede göz göze lokmaları götürmekte.
Aşk ne akşamın ay ışığında,
Biz mektup yazardık anaya, babaya,yâre
İçinde aşk,sevgi,hasret kokan.
Biz mektup yazardık ucu yanık, bağrı yanık sevdalı
Dostu arkadaşı, kardeşi sorup sual eden
Merak eden sarı kızı, minik buza’yı.
Biz mektup yazardık posta günü gelmeyip canımızı sıkan.
Ellerin semaya kalktığı zaman
Bizleri unutma ne olur aman.
Duaların kabul olduğu o an
Benim için yakarmadan da gelme
Çıkasın cebel-i rahme dağına
Felek vursa da aldırma sakın,
Üzülme canım mutluluk çok yakın.
Seni umutsuz etmesin sevdiklerin,
Uslanırlar bir gün gelir onlarda.
Nasıl olsa ölüm herkese aynı mesafede yakın.
Değer verme kimseye hak ettiğinden fazla,
Iraklar yakın oldu, kalmadı artık hasret
Özlemi tanıyan yok, bu nasıl bir şey hayret
İnsanlar monotonlaştı, duygular çoktan öldü
Yeşil betona döndü, dünyanın rengi soldu
Vuslat zaten garipti, yine yerinde saydı
Bir fincan kahveye hayır demezdi,
İçimdeki o çocuksu duygularım.
Kirpiği kirpiğe değdiremedim,
Firar etti bu gece, sanki uykularım.
Bir küçük masa iki kahve fincanı,
İstanbul İstanbul karla güzelsin
Yazın sıcağında narla güzelsin
Tüm keşmekeşinle harla güzelsin
Sen aslında içinde yarla güzelsin
Sabahları güneşinle parla güzelsin
Söz geçiremedim deli gönlüme,
Gömdükçe gömdü kalbim seni derine.
Çıkarıp atmayı çok istedim ya,
Koyacak kimse yok senin yerine.
Çıkarıp atardım seni kalbimden,
Medine yağmurlarında
Birde ben ıslansaydım.
Üşüyüp mescidinde,
Duvara yaslansaydım.
En kutsal mekanında,
Hava buz gibiydi,istiklali yürüdüm bir baştan bir başa.
Hakim olamadım göz pınarlarıma,
Hakim olamadım süzülen yaşa.
Ayaklarım boşluktaydı sanki,
Hissedemedim,basıyormuydum acaba
yerdeki taşa.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!