HASTA ŞİİRLERİ

HASTA ŞİİRLERİ

Bestami Tatar

sarılığa tutulmus bir hasta idim.
gül suyu içirdiler iyileştim.
sabah hiç bir şeyim yok idi.
seni karsimda gördüm.
yine hastalandım

ben sarı sevmiyorum bilmiyor musun
..

Devamını Oku
Mustafa Dilki

Dediler ki;
Bana hasta oluyormuşsun
Gel de reçeteni
Yazayım

Bakırköy’e sevk
..

Devamını Oku
Ramazan Şayan

Tam dokuz ay hep,karnında taşıdın. Sonra beni büyütmek için uğraştın, Büyyüyüp adam olayım,koşuşdun. Hiç,senin hakkın ödenir mi.Annem. Gecelerce uyumazdın,beni salladın, Hasta olduysam,göz yaşınla ağlardın. Kendini düşünmez,hep beni kollardın. Hiç,senin hakkın ödenir mi.Annem. Cefayla büyüttün beni,okula yolladın. Bıkmayıp dualarınla,her gün uğurladın, Kapıya çıkıp,arkamdan elini sallardın. Hiç,senin hakkın ödenir mi.Annem. Hasta olursam, gözüne uyku girmez. Ben iyi olmadan, yüzün hiç gülmez. Sen olmasan,bu hayatın tadı olmaz. Hiç,senin hakkın ödenir mi.Annem.
..

Devamını Oku
Serhat Fidan

07.01.2016/saat 01.11 gece
Bugün hasta bir gündü
Saatler geçmiyor
Zaman sanki ölmüş
Acılar ise bitmek bilmiyor
Saniyeler ise geçmek için tereddütte

..

Devamını Oku
Murat Yakıcı 1

Hasta çiçeğe

Bir umudum olsa
Açacağından,
Yağmuları çekerim
O bulutlardan.

..

Devamını Oku
Oktay Avcu

Ben hasta değilsem
Hekimin ne faydası olacak
İlacın ne
Doktor hastaya lazım
Herkes yerine
..

Devamını Oku
Cem Öztekin

Bu gün rakı
Frengili bir rahim suyu gibi
Hasta ediyor kafamı
Meryem ile sevişip
İsa'nın kanını içmek istiyorum
Babasına inat...
..

Devamını Oku
Celebrian

Küçük çocuk banktan düşerdi
Aç ve hasta
Soğuk bir bankta uyurken.
Oysa çocuklar düşmezler asla
Anne babalarının ortasında yatarken…
..

Devamını Oku
Erhan Gündere

Üşüyorum ne yorganım eksik nede döşeğim, titriyorum ne hava soğuk nede çıplak bedenim
Hiç bir yerim değil ruhum hasta benim
Günahların vebalini çekiyor bu yüreğim
Eskiden ateş gibi yanardı bu yüreğim
Şimdi Kas katı kesilmiş kutuplarda gibiyim.

{ 15.05.2017 }
..

Devamını Oku
Sedat Hünker

Peri nur cennetten gelip de gider
Her bir vakit ile hızır periler
Hayıra belayı çelip de gider
Hasta iyi eder hızır periler
Sedat hünkar
..

Devamını Oku
Sedat Hünker

Ne zaman hastalığımı reddetsem çatlayacak gibi oluyorum sabrım bitiyor ne zaman hastalığımı kabul etsem çatlayacak gibi olmuyorum sabrım artıyor
Diyeceğim doğum gibi ömür gibi ölüm gibi rızık gibi hastalıkta allahtan bunu anladım
Ayrıca bilimsel olarak hasta sağlam çıkıyorsa o hastada ilimsel hastalık olabilir nazar melek peri çarpması ermiş ferri değmesi yada başka bir ahret canlısı değmiş olabilir
O hastaya üç gün üç gece kuranı kerim okuyun kuranı okumaya bir ezanda başlayın bu bilgi hızırdan aldığım bilgidir
Sedat hünkar
..

Devamını Oku
Osman Demircan

Toprak kokusu yok etrafta. Ne çocuk gülüşmeleri ne de kadın çağırmaları işitilmemekte. Yaşamak güzel kokudur, bakışların parlamasıdır oysa. Mevsimlerden bahar... Bağırmalar, çağırmalar, küfürler, sövmeler havada uçuşmakta. Kelebekler yok. Herkes bir örümcek galiba. Kim dünyayı bu hale getirmekte. Sebzelerde ve meyvelerde eski tatlar yok. Toprak adeta taş, kaya, uçurum. Her şey intihar etmiş sanki. Hayaletler var sadece ortalıkta. Dünya büyük devletlerin, küçük devletlere yağdırdığı insan felaketlerinin bombardımanı altında. Küçük bir ülkede yaşamak, küçülmek gibi. Dünyadaki toprak ağalarının kurduğu savaşta bütün bombalar süslü olsa da, sonuçta kan akıtmakta ve can yakmakta. Tüm bombalar elle yapılmakta. Sıkılan eller, sıkılan kurşunlar aynı anda olmakta. Nezaket ve kabalık el sıkışmakta. Mevsimlerden bahar... Eski ağaçlar bardak olmakta. Bardaklar su dolu olsa da, yanmakta. Dünya kanayan bir yara. Tüm insanlık hasta. İyileşme başka bahara kalmakta. Savaş, üstünlük kurmanın bir yolu. Yollar araba leşleriyle dolmakta. Her yerde baskı, şiddet bir oyun adeta. Çocuklar barışa doğru yürümek istese de, mayınlar ayakları parçalamakta. İnsanlar iyiliğe ve doğruluğa gitmeye korkmakta. Dünya Tanrının en büyük mabedi. Tanrı dünyayının kubbesinde ışıltılı bir avize. Herkes avizeye saldırmakta. Dünya karanlığa mahkum olmakta. Mevsimlerden bahar... Bütün çiçekler plastikten. Gül endamında kadınlar yok ortalıkta. Çalı çırpı toplamakta rüzgarlar. Ortada tozu dumana katan insanlık kalmakta. Aşk için bol para karcanmakta. Yatak odaları, rezidanslar, kral daireleri bir martının yuvası kadar bile değerli değil. Çünkü o yuvalarda kimse mutluluğa uçmamakta. Kanat çırpan sevişmeler yok artık. İki taşın ya da iki kayanın üst üste çıkması gibi sevişmeler. Kadın ve erkek sevişmenin farkına varamamakta. Bir bardak bir bardağın içine girince alttakine su girmemesi gibi, alt üst sevişmelerde insanın içine boşluk dolmakta. Mevsimlerden bahar... Yağmur yağsa da, güneş vursa da değişen bir şey yok. Toprak eskisi gibi değil artık. Nerede o yabani çilekler, organik erikler? Artık bu baharda, gitar çalanlar robot... Ses, koku, heyecan bir metal tadında.
..

Devamını Oku
Osman Demircan

Yüreğim bir yamaç mor menekşelerle dolup taşan. Bir neyzenin sesi kulaklarımda yankılanmakta. Hafiften bir deniz kokusu yüzümü okşamakta. Bir an ölüm gelmekte aklıma beyaz kefenlerde bedenim. Hiç kusur yok dudaklarımda. Sonsuz bir uykuya kapanmışçasına. Ne dost peşindeyim artık ne de sevgili arayışında. Bütün hayatımda boyunca yollara kızmamışken, çukurlara ayaklarım düştüğünde. Şimdi neden kızayım benim için açılmış ölüm çukuruna. Ağlayanlar ve ağlamayanlar yanı başımda. Oysa kim tutar beni bunca ter kokusundan kaçar gibi Allah'a uçuşlarımda. Ya Rab var mı senden daha güzeli söyle bana. Genç kızlar ve delikanlılar taze bir biberdir ağzı yanmışlara. Ya Rab beni kucakla. Bütün kolların açılışında yüreğim daralmakta. Anca sensin bana geniş ovaları hatırlatan. Senin sesin var koşan atın toynaklarında. Daha ne yapayım ağzı kokuşmuşların bana şiir düzmelerini. Daha ne yapayım bana sevgili diyenlerin deyişlerini. Allah bir daha Allah bin defa Allah... Hayatımda hiçbir romanı böyle okumadım Ya Rab adını okuduğum gibi. Hiçbir kelimeye böyle aşık olmadım Ya Rab. Senin adını söylerken ölüm döşeğinde su isteyen hasta gibiyim. Allah bin kere Allah... İşte yüreğim bol esinti alan bir yamaç gibi. Ve yüreğim o yamaçta sana bahşedilmiş bir konak gibi Ya Rab. Sev beni sev beni sev beni. Değerli hissedeyim kendimi. Yıkılsın Kısra'nın sarayları. O sarayların bahçelerinde bir hurma ağacı et beni. Yapraklarımda bir Muhammet yazsın bin Allah yazsın. Yağmurlar yıkasın kirlerimi. Adın düşsün düşkünlüğüme. Sonra yücelt beni. Bir kuş eyle beni. Senin denizinde sonsuz bir çığlık et beni. Bağırayım Allah bin kere Allah... Haykırayım Ya Allah Ya Allah... Herkes beni kuş sansın. Herkes kuş tüyü yastıklarda uyusun. Bütün zulmün alkışlarında ezilen bir bülbül olacağıma, rahmet güneşinin altında eriyen bir mum olayım Ya Rab. At beni cehennemine orada sen varsın. Senin olduğun her yer benim için billur saraydır. Ya Rab beni sadece bağışla. Açgözlü bir insanın kucağına dökülen çil çil altınlar gibi, sevgini dök şu yoksulluğuma. Ya Rab beni Mümin orduları gibi kuşat. Dağ gibi günahlarımın üzerine dik tevhit bayrağını. Ve beni bütün bölünmüşlüğümle bağışla ve tekliğine kat beni.
..

Devamını Oku
Bahattin Tonbul

Hasta olduğun günler,geçmeyecek gibiydi
Çektiğin o acılar,yüreğimde zehirdi
Şimdi ise tüm bunlar,rüyaların dibiydi
Hayaldi geçen zaman,hakikata nehirdi
Bahattin Tonbul
18.5.2012
..

Devamını Oku
Ahmet Köken

NE O GELDİ NE YARIN

Kıvrandım sabaha dek sancılı hasta gibi
Boğucu pençesinde kahreden hülyaların
Şu zavallı kalbimin meçhuldeki sahibi
Çıksın gelsin istedim ne o geldi ne yarın…

..

Devamını Oku
Ali Osman Yılmaz

OKKALI,ÇİFT ŞEREFELİ,ŞEKERLİ,SOĞUK TÜRK KAHVESİ
2.dünya savaşı sona ermiş,Avrupa yeniden şekillenmektedir.Bir tarafta ABD ve müttefikleri,diğer yanda Sovyetler Avrupayı parsellemektedirler.Osmanlı imparatorluğunun çökmesinden sonra,Atatürk tarafından temelleri atılan Türkiye cumhuriyeti,dünya savaşının sıkıntılarını üzerinden atmaya çalışmaktadır.Bu dönemde çok partili demokrasiye geçen Türkiye’nin,terk ettiği topraklardaki Türk soydaşları,yabancı ülkelerin dinsel,ekonomik ve siyasal baskılarından kaçmakta,göç ederek Ana yurtlarına gelmeye çalışmaktadırlar.
Üç dört kuşaktır akrabaları ana yurda göçmekte olan Hüseyin ağanında artık ana yurda göç etmek vakti gelmiş,Komünist blok’a dahil olan Bulgaristan’dan Ana yurda doğru hareket etmiştir.Köyünde tüm kardeşleri ve akrabaları komünist sistemin izin verdiği birkaç yorgan ve giysisini bohçaladığı gibi pasaportlarını alıp 1950 yılının güz aylarında yola koyulmuşlardır.
Yıllar öncesinden anayurda göç eden akrabalarını bulacaklar,onların yanına yerleşerek yeni bir yaşama başlamayı düşlemektedir.Hüseyin Ağanın 30 lu yıllarda bir ablası,40 lı yıllarda en büyük ağabeyi ana yurda göçmüştür.Şimdi umutla küçük ağabeyi ile birlikte bir çocuğunu da katırının üstüne koyup sınıra doğru yol almaktadır.Ne var ki onu uğurlayanların,Hüseyin ağanın ana yurda ulaşabileceğine inançları yoktur.Çünkü Hüseyin ağa çok hasta durumdadır.
Yalnız üst baş ve birkaç küçük eşyayla birlikte Edirne’den ana yurda girmiş ve gümrükte küçük ağabeyi de ondan önce geçtiği için hangi soyadını aldığını bilmemekte,ancak gelen haberlerden kulağında kaldığı kadarı ile büyük ağabeyi Cafer’in Yılmaz soyadını isteyecektir.
Gümrükten geçerken kendilerini Konya taraflarında iskan edileceği ve kendilerine toprak verileceği söylenmiş, ancak karısı Şevkiye,hasta kocasıyla yapayalnız bir şekilde o kadar uzaklara gidemeyeceklerini düşündüğü için iskan edilmeyi kabul etmezler ve doğruca İzmit iline doğru yola koyulurlar.Kendilerine verilen yiyeceklerle birlikte iki gün içinde İzmit’e varırlar ve ağabeyleri Cafer ‘in yanına,İzmit’in Yuvacık köyüne doğru yol alırlar.
Neden bu köye gelirler oda garip bir tesadüftür.En büyük ablaları,30 lu yıllarda kocası ile birlikte ana yurda göçmüş ve daha önce işledikleri bir cinayet nedeniyle kaçarak anayurda gelen akrabalarının yanına gelmişlerdir.O nedenle büyük ağabeyleri 40 lı yıllarda ablasının ve eniştesinin bulunduğu bu köye gelmiş ve kardeşlerine arkasından bu köye gelmelerini tembihlemiş dir.Ne de olsa memlekette tütün işlemede usta oldukları ve bu köyde de çok iyi tütün yetiştirildiği için iş bulmaları,tütün ekip yeni bir yaşama başlamaları daha kolay olacaktır.Tütünün yanında dağ eteğinde olan bu köyde orman ürünü ve hayvancılıkta yapabileceklerdir.
..

Devamını Oku
Ahmet Yılmaz 3

Güldü
Ölümü bekleyen hasta
Bir suçlu gülüşü gibi
Ezik
Korkak
Yılgın
Bir şair gibi nazik
..

Devamını Oku
Osman Karahasanoğlu

Eskiden hayvanlar ot bulamazdı
Şimdi ot bol yayılacak hayvan yok
Köyden göç edip kaderini yazdı
Şehir havasından hasta.olan çok

27.09.2016
..

Devamını Oku
Yusuf Tuna

Sevdası uğruna çöllere düşmüş,
Mecnuna bak Leylaya aşık olmuş.
Çölde onca yıl Leyla için koşmuş,
Bu sefer de Mevlaya aşık olmuş.


Aşk insanı hasta eder yatırır,
..

Devamını Oku
Osman Demircan

Sen hiç o şarkıyı dinledin mi peki? Hani Sezen Aksu, ' Geri Dön ' diyordu. Seni hatırladığım o şarkının her notasında kalbim narkoz yemiş bir bedenin içindeydi sanki. Hatıran neşter gibi bedenimi keserken, sana sardığım kollarım kayıtsızca yanlarıma düşüyordu. Senin yokluğun beni böyle kolsuz kanatsız bırakırken, kimbilir sen kimin yanında kelebeğe dönüşüyordun. Senin anı yaşadığın bensiz zamanlarında, ben biriketlere bağladığım gülleri denize atıyordum. Ah yanında beni acıttığın gibi yokluğunda da ıstıraplar içinde bırakıyordun. Güllerin boğulduğu o dalgalı saatlerimde, sen kim bilir hangi aşklara yelken açıyordun. Sana dokunamamak ve seni bir başkasının yanında düşünmek, kırmızıya dönüşen gözlerimden aklımın fışkıracağı korkusu yaşatıyordu bana. Sana ne geri dön diyebiliyordum ne sana koşabiliyordum. Kaldırımda annesini kaybetmiş çocuk gibi sağa sola ağlamaklı bakıyordum. Seni kaybetme duygusuyla çocuklar gibi ağlıyordum. Senin ellerine sığınırken, senin arkana sığınırken, beni öylece koyuverip gitmen beni sırtımdan vuruyordu. Oysa senin sevginle büyümüştüm, sevgisizliğin dünyasında. Çocuklar gibi şendim senin yanında. Bana yaşattığın onca aşk oyunlarından sonra, arkasına saklandığın gururunla bana saklambaçlar yaşatacağını hiç bilemedim. Aşkın saf sayfalarında, gül kokulu şiirlerini okuduğumda, o sayfalar arasında aşkımızın kupkuru bir güle dönüşeceğini düşünemedim. Aşkın hep çocuk şiirleri kadar saf kalacağını sandım. Yanıldım sevgilim. Aşk insanı çocuklaştırırken, ayrılık insanı olgunlaştırıyordu. Şimdi dalları kırık bir ağaçta olgun meyveyim. Ne yazık ki dudakların yanımda değil. Şimdi başkalarına çocuk şiirleri ezberletiyorsundur. Sen de dudaklarına kırmızı gülleri sürterek, anı yaşadığın o saatlere göz kırpıyorsundur. Oysa şimdi o gözlerinle buluşmayı çok isterdim. İsteklerim evimin tüm duvarlarını sarıya boyadı. Senin gidişin ise kapımı siyaha boyadı. Ben narkoz yemiş bir hasta gibi adını sayıklarken, sen dönmedin bana; ama ölümüm eşikten döndü. Yarı cenaze halimle sana geri dön diyemedim. Bir ölüye ağlarken yakınları, ben ise senin uzaklığına bir yarı ölü gibi ağladım. Sana sesimi duyurup da geri dön diyemedim.
..

Devamını Oku