Ayak başta,
Baş ayakta
Sabır kalmadı halkta
İşsizlik, açlık, yokluğu,
Yoksulluğu bastırın
Yazın-yazın daha yazın
..
Ben ne yükler taşıdım /önce mevsimler bindi sırtıma/Sonra karanlığı gecelerin/Sabahların kimsesizliği/Bakışlarını taşıdım sesini taşıdım/en ağırı ayrılık dediler onu bile taşıdım/o herşeyi taşır dediler taşıdım/son nefesini içne hapsedenlerin nefesini taşıdım/şair olsaydım şayet / inlermiydim böyle hasta eşekler gibi
..
Yağmur damlası kopar buluttan ya, bulut sevinir.
Meyve, düşer daldan ya, ağaç sevinir.
Kalem yazar kağıt karalanır ya, kağıt sevinir.
Cerrah, neşter vurur ya yaraya, hasta sevinir.
..
ÖLEREK NOT DÜŞMEK DE VARMIŞ MEĞER
Aşkın başında bir koşul bir eğer.
De hele bire usta
Bin karanlıktan kaç aydınlık çıkar?
Akıl hasta kalp hasta
Kin tohumlanır dört yanda kan akar.
..
Dertler azalmaz artar hastane kapısında
Sabahın köründe sıra var doktor odasında
Herkes önce içeri girme telaşında
Çözmek için,asacaksın bu doktorları
Aksaray,Elbistan,Yozgat,Sivas’tan
Hesap soran yok gelse de Fizan’dan
..
Delioğlana birisi ben senden mübarekim der
Delioğlan benim tanıdığım bir ermiş var ona gidelim hangimiz mübarek o bilir der
Ermişe giderler ermiş mübarek zamanlarda hanginiz daha sağlamsa o diğerinden mübarek der
Bayram günü olur delioğlan hasta değildir diğer kişi hastadır
Delioğlan ermişe gider benden mübarek olduğunu iddia eden
Bayram günü hasta yattı
Bunun ameli ne ameli der
..
Yatakta bir hasta var
Bu hasta istiyorki,
Bir bisiklete binip uzaklaşmak..
Eğer bir bisiklete binip uzaklaşırsa,
Ardından bağıracak
Sevenleri,
..
Balmumuna dönmüş yüzün
hasta mısın kurban olam
Melul melul bakar gözün
Yasta mısın kölen olam
Fidan boyan bir hal olmuş
Yüzüne çüzgiler dolmuş
..
Kanatların kırık, gönlün yaralı Umutlar tükenmiş dertler sıralı Tüylerin renginin rengi karalı Gitmiş güzelligin simin kalmamış Varmak için sılaya eyler figan Tabiblerin yok imiş söyler cihan Hasta yola çıkmış kanatsız viran Zümrüd-ü Anka'dan eser kalmamış Tüm illerde adın sanın yürürken Tutmaz olur elin kolun dururken Ol dillerde simurg diye anarken Işığın kararmış, nurun kalmamış Ímtihan için geldik biz dünyaya Neden dalarsın sen hep masivaya Çıkarsın sen de ulu er meydana. Amelden başka şan şöhret kalmamış Derman ararsın sen kendi derdine Tez var bir yol sor çareni dengine Kanma sen şu âlemin rengine Renkler solmuş, haki kalmamış Talihin meş'alesi yanar döner Elbett bir gün yüzü sana da güler Elemlerin tümü dökülür gider Zulmün siyahından eser kalmamış Hakkın kudret kalemi eyler izan Silinir cem günahın misli hazan Mükafatın alırsın bekle mizan Hüzünlü gönlünden eser kalmamış
..
Üfleme bana anneciğim korkuyorum
Dua edip edip, geceleri.
Hastayım ama ne kadar güzel
Gidiyor yüzer gibi, vücudumun bir yeri.
Niçin böyle örtmüşler üstümü
Çok muntazam ki bana hüzün verir.
..
Annemin ölüme, üzülemedim
Yar yanımda hasta, zamansa kısa
Toprağın altında, ezilemedim
Cennetin içinde, bir sürü yasa
Görmeden bakana, duyuramadım
Geçmişi dinleyip, kayıramadım
..
Birkaç gün önce hastaneye gittim.Annemin dişlerinin tedavisi yapılıyor da.Hastaneye her gidişimde, hasta oluyorum.İllâ ki sinirimi ve sağlığımı bozacak şeylerle karşılaşıyorum.O gün de öyle oldu.
Salona bir girdim, onlarca kişi.Ne onlarcası canım, birkaç yüz demem gerek.Önce sıra almak için, sıra kuyruğuna girdim.Bu normal, hiç söyleyecek sözüm yok.Ancak; sıram geldiğinde, bankodaki görevli bayanla anlaşıncaya kadar akla karayı seçtim.Bana bir şeyler söylüyor ama duyamıyorum ki.O da beni duymuyor.Çünkü aramızda kahrolası cam var.O bankonun arkasında, ben önünde.Bankonun genişliği yarım metre falan.Görevli bayan, döner sandalyeye oturmuş, şöyle geriye atmış kendini.Yani benden birbuçuk metre uzakta.Sanki aramızda Ege Denizi var, bir türlü anlaşamıyoruz.
Bankonun üzerindeki camın alt kısımda, tahminen on santim yüksekliğinde bir açıklık var.Görevliyle anlaşabilmek için, ağzınızı o açıklığa denk getireceksiniz ki, görevli sizi duysun.Hadi o duydu diyelim; ama onun ağzında geveleyerek söylediklerini siz nasıl duyacaksınız? Çünkü kulaklarınız üstte kalıyor.Yani camın açık yerinin çok üstünde...Ağzımı o açık yere koyup konuşuyorum, sonra dizlerimi kırıp eğiliyorum ve kulağımın birini o açıklığa koyuyorum.İşte böyle bir ağız, bir kulak yapıştıra yapıştıra görevliyle anlaşabildik.
Bilgisayara kayıt kuyruğuna girdim sonra.Orada da cam var, duvar gibi.Sanki kurşun geçirmeyen cam.Ne işe yarıyorsa! Camın o on santimlik kesik yerine birkaç kez bir ağzımı, bir kulağımı yapıştırarak, o işi de hallettim.Bir ağız - bir kulak, bir ağız – bir kulak.Eğile doğrula, belim ağrıdı.Zaten belim sakat.
..
Kireçlenme nedeniyle dizlerimden tedavi görmekteyim. Gelin görün ki ilaç paralarını SGK ödemiyor. Bütün tedavi giderlerini kendim karşılıyorum. Bir enjekte iğne 169,00,-TL, bir kutu hap 119,00.-TL ve bu sürekli kullanılması gereken ilaçlar. Her seferinde doktora verilen muayene ücreti 200.00.-TL. Ben kim miyim? 30 Yılın üzerinde bu ülkeye memur, müdür ve müfettiş olarak hizmet etmiş biriyim. Şimdi emekli maaşı almaktayım.
Eşim, adında kültür bulunan ama gerçekte harsın isi bile bulunmayan bir devlet dairesinde çalışmakta! Bakanı yeniden seçime girecek.Ne yüzle? ! . Bakanı ha bire laf salatası yaparak, başbakan yalakalığı yapadursun, çalışanları haklarını yemeyelim bir dalda kültürlüler, porno kültürü! Önlerindeki bilgisayarlardan porno izlerler! Başlarına konuşmasını bile beceremeyen, haklısınız efendimci bir müdür koymuşlar ki bu durumu bilmesine karşın, aman neme gerek arkasında dayısı vardır, koltuğumdan olmayayım diye bir şey yapamıyor! Kim işe geliyor, kim gelmiyor, kim çalışıyor kim çalışmıyor bilmeyen, bilemeyen birisi? ! Aslında böyle bir bakanlık olmasa daha iyi olur. Çünkü gerçekten yapılan bir üretim yok! Boşuna, işe yaramazlar istihdam edilen bir kurum! İşte böyle bir kurumda çalışıyor ki psikolojik bunalımlar geçirmekte, sürekli huzursuzluk içinde. Doktora Ege Üniversitesi’ ne gittik. Beyin MR' ı çekilmesi gerekiyor dendi. MR çekilen yere gittik, memur boş oturuyor ve hiç hasta yok gişesi önünde. Sevindik iyi kimse yok hemen işimiz görülür diye. Bir de ne duyalım o memurdan, “bir yıl sonraya gün verebiliyoruz en erken”? ! . başımızdan aşağıya bir kova kaynar su döküldü! Bir yılda hasta ölmezse MR’ a gelecek. Bir yıl sonra teşhis konacak! Bir yıl sonra ölmezse tedavisine başlanacak!
Öneri üzerine hükümetin yandaşlarının sahibi olduğu Şifa Hastanesi’ ne gittik. “MR çekimi 319,00.-TL. Ama muayene de olursanız ayrıca, gerekirse başka teşhisler de yapılmak kaydı ile... uzatmayalım, 84,00.TL’ ya çektirdik. Daha alacağız. Ondan sonraki aşamaları bilmiyoruz.
Sayın Sağlık Bakanı, bu duruma siz getirdiniz biliyorsunuz değil mi? Yeniden seçime giriyorsunuz değil mi? Ne yüzle? ! .
Başbakan’ ın halkı kandırmaya İzmir’ e geldiği günün akşamı Karaburun’ dan İzmir’ e geliyordum. Hemen her 50-100 m. ‘ de bir polis aracı, dizi dizi polisler; yolun her iki yanında dağın eteklerinde Jandarma araçları; keskin nişancılar! ! ! Allah Allah bu ne iştir, savaşta böyle olmaz, düşmana karşı bu şekilde önlem alınmaz diye hayretimi gizleyemedim? . Başbakan ne yaptı ki bu önlemleri aldırıyor? ! İyi şeyler yapıyorsa kime ve neye karşı korutuyor kendini? ! Kötü şeyler yapıyorsa, bu denli mi kötü şeyler yapıyor? ! Halkına karşı korunma gereği duymasını gerektiren neler yapıyor ki böyle korunma gereği duyuyor? ! . Diye kendi kendime sordum.
Başbakan seçime giriyor değil mi? Yeniden seçilmek istiyor. Ne yüzle? ! .
..
Hasta düştüm dermanımı ararım
Bu hasta halımı soran kardeşim
Ateş bastı hararetten yanarım
Derindir kanıyor yaram kardeşim
Eller yavrusuyla gezer dolaşır
Benimkiler baş ucumda ağlaşır
..
Nereyi nasıl karıştırırım, yorar, çiğnerim içerikli hep yürekliğini karakter edinmiş olduğu huy ile ürpertiyor korkuyu, hatta vahşeti, delik deşik ediyor vatan topraklarının yüreğini... Haz mıdır denge sağlığının ırzına girmek? Hiz mıdır tekniği vahşet bürünmek? Neden hep kışkırtmaya döşek yorgan bitliğini şiddet arsızlığı türerler? Bu hep yüreğin çılgın kılıcını biler, ele hiç uzak değil ki...
Soykırım demişse AB, ABD, hukuksal bir önemi yoktur bunun. Sadece, Yahudilik etme! dedirtecek bir basitlik senaryosu... psikolojik terörle üzerine çullanma anına kadar yormaya, yıldırmaya ve kan gölünü ırmak seyrinde, soygun vurgunu heybetince bir vahşet...
Bunun karşısında ne yapar insanlar? Adın ne, kimdensin, nesin sorabilecek hal içinde midir? Önce birleşirler bir birliğe, kurtuluştan sonra da ayrışmaya mı çabalar, “onlar olmasın senaryonun vahset kahramanı, biz boğazlayalım birbirimizi” diye? Hem bu an için, o vahşet ne kadar uzaklarındadır ki?
Bir ülkede refah ve huzur korunamıyorsa, vahşetin uzaklarında olduğunu düşünmeyi tercihlendikleri içindir. Vahşet hep yakınıdır insanın! Ruh manevi varlığını güzelliğe sevgi duyumsatır, beden maddi varlığını ruhtan ayrıştırmaya özen tuzağında bocalar. Bu bocalama hissedilir, hissedilince bilinir, bilince de güç kıyaslamaya iştah taslaklanır... İnsan, ayrışmayı kendinde deniyor yani; gel öldür beni diye başlıyor, bunu yapan olmayınca o yapıyor bunu, taa ki bu amacına ulaşıncaya kadar, başkasını öldürmüyor göstermeliğince, yani aklınca hani...
..
Dünyada hasta yatağa düşürüp,
Allah kimseyi ele bakıtmasın.
Dertle elle ayağını şişirip,
Allah kimseyi ele bakıtmasın.
Şu dünyada ar etmek lazımdır ar,
Atadan kimse almasın ahu zar.
..
Özrümü kabul et de, Hakka havale etme
Bilirim hor davrandım, belki nadanlık ettim
Ne olur yalvarırım ben ettimse sen etme
Ölümüne düşündüm, seni nasıl terk ettim?
Yalvarırım sevdiğim bana hiçbir şey sorma
Nedametle kavrulan hasta kalbimi yorma.
..
Bir gün aaah deyip yaptın mı.
seni çok seven biri var?
Gözlerınden damlara akıyorsa.
seni çok özleyenın var?
Dudaklarında kelimeler yuvarlanıyorsa
senını önemseyenın biri var?
Hasta olup yataklardasan.
..
Hasta bekler düşünceler içinde
Her yanı kırık dökük kederler4de
..