Şimdilerde bir eski türkü tutturmuş dilim. “Gidip gurbet eli mesken mi tuttun, bir haberin gelmez beni unuttun.” Haberin var mı bilmem. Gideli mevsimler değişmiş bu şehirde. Ve yüreğim acılar ordusuna yenik düştü bu savaşta. Sensizliğe mahkûm edilmişim. En az benim kadar ayrıdır bülbüller gülünden. Gideli yıllar eskitmişim yokluğunda. Şimdi de hayalin terk ediyor beni. Bu gam, bu keder ve bu ızdırap çürütür yüreğimi bilesin.
Sanma ki unuttum seni. Nöbetleşe gidip geliyor hasretin yüreğimde. Her gece seni yürüyorum bu kentin sensiz sahilinde. Sana vardıkça uzuyor yürüdüğüm yollar. Ve adımlarım sıklaşıyor sana ilerleyen bir zamana doğru. Uzaklarda sen, çığlıklarda ben oluyorum her zaman. Yalnızlığına hasret türküleri yakılan bir mecnunum şimdi. Ne gece ne gündüz kar etmez feryadıma. Tüm sevişlerimi gizledim. Ne güneş ne ateş ısıtamaz buz tutmuş yüreğimi. Yokluğun bir katliamdır bu kentin çıkmaz sokaklarında. Her gece kendimi asıyorum saçlarından aşağı. Gözlerini gözlerine dikiyorum kurşun misali.
Seninle yazmalı, sana yazılmalı tüm dizelerim. Düşlerimi gözlerine ipotek etmişim gülüm. Sana akmalı gözyaşlarım. Bakışların aydınlatırken kör karanlık gecelerimi, ben sabahlara doymalıyım gözlerinde.
Oysaki hasretine yazılır dizelerim. Yokluğuna söylenir ağıtlar. Uzak bir mevsim olursun. Hiç solmayan bir gül yaprağı. Gün olurda solarsan baharlarımı al koynuna, ayazları bana bırak.
Karalar bağlamış gecelerimin nazlı güneşi. Gel ve umut ol günlerime. Hasret bir yana kalsın.
Kapıya koşuyorum
Gelen sen misin diye
Bir siyah saç görmeyeyim
Yüreğim burkuluyor
Ağlamaklı oluyorum
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta