Hasret Günü Şiiri - Necati Kavlak

Necati Kavlak
357

ŞİİR


7

TAKİPÇİ

Hasret Günü


Söksün gayrı şafak, aydınlansın ortalık
Çözülsün Levh-i mahfuz sırları
Kara cehaletten kurtulsun insanlık
Dostlar
Gelin birlikte azıcık düşünelim bu gün
Sonra kabuğumuzu kıralım
Kendi kendimizle tanışalım bu gün
Sen soru sor, ben doğru, cevap vereyim
Ya da ben soru sorayım siz cevaplayın
Biliyorum aklınızdan geçenleri görmeden
Kime
Neye göre
Doğru
Diye soruyorsunuz soruyu duymadan
Haklısınız yerden göğe kadar
Bu sorunun cevabı
Siz düşünmez-misinizde saklı
Sonra pekiştirilmiş
Hiç akıl etmeyecek misinizle
Sahi
Suç mu düşünmek
Akıl etmek
Suç değilse düşünmek
Emri değil mi Allah’ın sorgulamak
Öyleyse uyalım yaratanın emrine
İlk soruyu ben sorayım cümlenize
Tanıştınız mı siz yüz yüze Allah ile
Gördünüz mü cemalini
Duydunuz mu sesini
Hâşâ diyorsunuz içinizden
Olur, mu öyle şey
Mimikleriniz allak bullak
Aklınızda bin bir soru
Ekliyorsunuz, tanışılır mı Allah ile
Duyulur mu sesi bile
Duysak nasıl anlarız
Kim bilir
Hangi dil ve lehçede konuşur
Belli ki hatırlamadınız
“elestü bi rabbiküm”ü
Bi haber değil-miyiz
“Kalu Bela’dan “hepimiz
Bu yüzden kendimizi haklı buluyoruz
Bir de siyasi İslam’ın kılavuzları aklımızı çelince
Şaşırıp ortalıkta kalıyoruz
İşte o zaman
Başında Tacı
Elinde iktidar asası
Bir Allah ile tanışıyor müşerref oluyoruz
Gökyüzünde, yıldızlardan daha uzak
Yedi kat arşta yaşayan
Yıldızlardan yarattığı milyarlarca insanı gözetleyen
Bir Allah ya da Rap
İnsanların omuzlarında bir melek
Kimi sevap yazar kimi günah
Sevap için hazırlanmış cennet bahçeleri
İçinde omuzlarında şarap testileriyle dolaşan huriler
Cehennemde insanı paçasından çeken zebaniler
Hey yüce rabbim bana akıl fikir ver
Nasıl ererim sen hatırlatmaz isen senin sırrına
Bir de düldül ararım çıkmak için katına
Muhtaç edersin beni
Yaratırken yaratılışıma şahit tuttuğun
Secde ettirdiğin bedensiz varlığa
Korkar yanmaktan melek
Giremez "Sidretül münteha"ya
Hâlbuki rab münezzehtir
Hem mekândan
Hem de zamandan
Hem ezelidir
Hem de ebedi
Bilinen ve de bilinmeyen tüm evreni kuşatmış
İhata etmiştir hiç zorlanmadan
Yer gök onu ihata edemezken
O yarattığı Halifesinin kalbine sığmıştır
Rengine, ırkına, dinine ve diline göre ayırmaz
Kâinatta ne varsa ona ruhundan bağlanmıştır
Canlı cansız, her ne varsa taş toprak, uçan kuş
Akan su, dalgalanan deniz, esen rüzgâr
Çakan şimşek, yağan yağmur zikreder yaratanı
O şah damarımızdan daha yakındır halifesine
Uzakta aramamalıyız, başında taç elinde asa ile
Geri dönelim “ben sizin Rabbinizim “dediği güne
Bilelim rabbi,
Bilinmek istediği tüm isim ve sıfatlarıyla
Allah
Yarattığı halifesini çok iyi biliyor
Bilimin keşfedemediği DNA sın da yazılı vasıflarıyla
Aramayalım yaratanı uzakta
O bizden daha yakın bize, birde sorumluluk yüklemiş
Dağ ve taşın kaldıramadığı büyüklükte
Hani her canlı “her canlı ölümü tadacak “demişti ya!
Hasretle kucaklayacak
Ölümü tadan halifesini hasret gününde.

Hayal Denizi
19.05.2020

Necati Kavlak
Kayıt Tarihi : 16.5.2020 12:49:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Necati Kavlak
    Necati Kavlak

    Şahin!

    Benim Yorumu niye sildin?
    Bak sana nibiru (Özel mesaj)gezegeninin fotoğrafını gönderdim.
    Nerede oturuyorsun?
    Yıkansan sana bir Türk kahvesi söyleyeyim.
    Konuşuruz Cahiliye döneminden, Kur'anın gelişinden.
    Hatta
    Kur'anı eline alıp gezenlerin misyoner oluşundan falan...

    Cevap Yaz
  • Cihat Şahin
    Cihat Şahin

    Bu anlatıp ince eleştiriye tabi tuttuğunuz şeylerin onda dokuzu uydurulmuş dinin hurafelerinden bir bölümdür sadece Necati bey. Biz daha fazlasını da biliyoruz ve bunların indirilen gerçek din-i İslam ile asla bir alakasının olmadığını her fırsatta her dinleyene anlatıyoruz. Siz gerçekten de bu anlatılanların hakiki mahiyetlerine muttali olmak istiyorsanız Kur'anı bizzat kelime, kelime mütalaa etmelisiniz ki bu da nacak Arapçaya tam vukufiyetle mümkün olur. O zaman göreceksiniz ki Kur'anda akla, mantığa, ilime ve bilime ters hiç bir mevzu yoktur. Eskiden yani Arapça öğrenmeden önce bizim de aynen sizin gibi anlatılan şeylerin bir çoğunu aklımız almıyordu. Ne zaman ki mevzuya bizzat el attık ve meselelere ayn-el yakin ve hak-el yakin vakıf olduk işin rengi birden bire kırmızıdan yeşile döndü. Mesela; "A'RAF SURESİNİN 172. AYETİNDE GEÇEN KAL-U BELA MESELESİ" asla ve kat'a anlatılanlar gibi değildir. Çünkü ayet de ne ruhlar aleminden bahis vardır ne de cisimsiz ve de mükellef olmayan kullardan alınan sözden bahis vardır.Orada denen aynen şudur; "BİZ ADEMOĞLUNUN BELLERİNDEN ZÜRRİYETLERİNİ ALIP ONLARA BEN SİZİN RABBİNİZ DEĞİL MİYİM DİYE HİTAP DA BULUNDUK, ONLAR DA CEVABEN; BELİ-EVET- SEN BİZİM RABBİMİZSİN DEDİLER!" Bu ifadelerde denenin avamcası şudur; ALLAH-CC- KULLARININ BELLERİNDEKİ SPERMLERİ ANA RAHMİNDE ÇOCUĞA DÖNÜŞTÜRÜLÜP DÜNYAYA GETİRİLDİKTEN SONRA VE ONLARA MÜKELLEFİYET YAŞI OLAN BULUĞA ERİŞTİKLERİNDE ONLARA PEYGAMBERLER VE YA TEBLİĞCİLER VASITASIYLA MEVZU AÇTIRIP BU SORUYU SORDURUYOR! TIPKI KUR'ANDA YAPIP ETTİKLERİNİ ANLATTIKTAN SONRA - YOKSA BUNLARI YAPAN ALLAH'LA BERABER BAŞKA BİR İLAH MI VAR?- SORUSUNU SORDUĞU GİBİ. geri kalan mevzuları da aynen böyle değerlendirebilirsiniz. Takıldığınız yerler olursa birer birer ele alıp akla ve ilme uygun düşüp düşmediklerini size izah ederiz inşaallah. Arş, Kürsi, cennet, cehennem, huri, gılman meselelerinden hiç birisinin akılla mantıkla çelişen bir tarafı yoktur.Yeter ki siz konuyu gayr-i ilmi mecralara çekmeyin vesselam!

    Hayırlı sınavlar.

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (2)

Necati Kavlak