Hatırlar mısın Mehmet, sokağın başındaki bekâr evini,
ve evin yanı başındaki sokak lambasını,
ışığı ölgün ve direği paslı? ...
Sanki o da bir gurbet yaşıyordu bizim gibi, uzun ve yaslı.
Ölgün ışığına bakarak az mı hayallere dalardık?
Sonra bir gün,
Mahallenin çocukları kırdı da lambayı,
Muhtar emmi küplere bindiydi.
Hey gidi günler hey!
Kıymasız yemekler,
Sıcaksız kışlar,
Sevgisiz bakışlar,
Neler, neler…
Bildin mi Osman Dayı’yı Mehmet?
Hani mahalleli bize kem baktı,
talebe diye horladı da
O durmuştu arkamızda kale gibi.
Bizim evin, sıvası dökük duvarları,
Nasıl da göz süzerdi mahallenin kızları,
Kimi kumral, kimi esmer, kimi sarı,
Ama hepsinin de sımsıcak, tertemiz hayalleri…
Şimdi öyle mi ya Mehmet?
En masum sevgiler bile şehvete bulanık.
Nerde bu günkü sevgiler,
Nerde bizim zamanımız?
Sokak lambasının ölgün ışığında yazdığımız şiirler,
tertemiz hayaller, içli duygular…
Zaman mı kötü, biz mi kaybediyoruz içli duyguları?
Yoksa çalıyorlar mı onları bizden?
Bilmiyorum ama, özlüyorum be Mehmet eskiyi.
Bir bitse dediğimiz her şey bitti.
Bir olsak dediğimiz her şeyi olduk.
Heyhat!
Ne o zaman,
kenar mahallelerden rüzgâra karışan,
kemre kokusunu bile özlemek?
Mehmet ruhun sükûnu ancak sılasında mümkün zahir.
Şükür ve sabır, saadetin anahtarları.
Hasbıhalden kim zarar görmüş?
Kime ne hatıraları yad etmekten?
Anlat bir şeyler benim unuttuğum geçmişten.
Tatlı acı fark etmez.
Yak bi cigara be Mehmet.
Dalalım maziye dumanıyla.
Şükür ve sabır,
Şükür…
Sabır…
Çorum-1985
İsmail AdanırKayıt Tarihi : 11.6.2020 20:57:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Hayırlı sınavlar.
TÜM YORUMLAR (1)