(Bu öyküde adı geçen kişi ve olayın geçtiği yer gerçek değildir.)
80’li yıllardı. Copçuların Sefer derler bir gençle tanıştım Kırşehir’de... Anadolu’nun orta yerinden, çıkarak, ta Batı Amerika’nın Colorado eyaletinde Aspen kayak merkezine ekmek parası kazanmaya gitmişti. Burası dünya’nın en zenginlerinin para üstünde kaydıkları bir tatil beldesiydi. Yani benim diyenin gidemeyeceği kadar pahalı bir yerdi.
Sefer kazandığı paralarla biraz yoksulluğunu azaltınca çok sevdiği Zeyni’siyle evlendi. Fakat üç günlük eşini Aspen’e götürmedi. En çok da bu üzmekteydi, Sefer’i… Çünkü bu durum onu yılda ancak iki kere görmesi anlamına geliyordu. Ama ne çare bir kaç yıl çalışıp bir iş kuracak parayı kazanabilmesi için bu hasrete katlanması gerekmekteydi.
Günler haftaları, haftalar da ayları kovalarken tek tesellisi buram buram hasret kokan mektuplardı. Yine bir mektup aldı memleketinden… Hemen bir köşeye çekilerek sigarasını yaktı önce… Sonra derin derin içine çekerek kokladı Zeyni’sinin mektubunu. “Prensim” diye başlayan dizeler gözlerinden akıp geçerken; bir cümleye takılıp kalmıştı. Şöyle yazıyordu Zeyni. “Bende bir emanetin var.” Evet bir emaneti vardı gerçekten, çocuğu olacaktı Sefer’in. Gerisini okumadı mektubun. Ayağa kalkarak çalıştığı restauranta doğru bağırdı. “Hey millet bir çocuğum olacakmış benim! ..” Müşterilerin bir kısmı bu güzel haberi alkışlayarak bir kısmı da tebrik ederek paylaştılar. Patronunun izniyle müşterilere aperitif içki ikramında bulundu.
Neden sonra eşinin doğduğu ve bir kız çocuğu olduğu haberini aldı. Erkek çocuk beklentisi olduğu için fazla sevinememişti. İsminin ne olacağı soruldu telefonda… Sefer bir süre düşündükten sonra güzel bir yer olan Aspen ismini vermeyi kararlaştırdı kızına. Aspen olsun dedi telefonun öbür ucundaki babasına. Babası bir süre sessiz bekledi. Çünkü eşinin ismi Makbule verileceğini umuyordu torununa. Huzursuzluk çıkmaması için tamam olur, ilçeye gittiğimizde hemen nüfusa yazdırırız dedi. Dedi demesine de yanlış anlamıştı oğlunun verilmesini istediği ismi.Aspen’i Hasbel olarak algılamıştı.
Üç ay sonra nüfus müdürlüğüne giden anne Zeyni, kızının nüfus kaydı için geldiğini söyleyince; görevli memur isminin ne olacağını sordu. Zeyni “Hasbel” olacak deyince memur önce göbek hoplatarak, sonra da tepinerek gülmeye başladı. O güldükçe Zeyni öfkeleniyordu. Nihayet “yeter! ” diye bağırdı. Kahkahalar bitince “Sen ne biçim bir memursun ki kızımın adıyla alay ediyorsun? Babası ta Amerika’lardan böyle olmasını istedi. Hem sen köyün imamından daha iyisini mi bileceksin? Ona da sordum, “ uygundur” dedi. Seni Kaymakam Beye şikayet edeceğim. Görevini yapsana…” diye bağırınca; işin ciddiyetini kavrayan memur “Tamam hanım! Sesinizi yükseltmeyin… Dediğinizi yapacağım. Özür dilerim.” diyerek daktilo ile yazmaya başladı.,
Soyadı:Kader
Adı:Hasbel
Baba Adı:Sefer
Ana Adı:Zeyni
Doğum Yeri:…..
Doğum Tarihi:……
Baba Sefer Amerika seferinden dönünce yabancı isim yasağına karşı büyük bir hukuk mücadelesi vererek kızının adını Aspen olarak değiştirmeyi başarmıştır.
Kayıt Tarihi : 25.3.2007 22:50:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bir babanın kızına yabancı isim verme mücadelesini anlatan bu öyküde adı geçen kişi ve olayın geçtiği yer gerçek değildir.