ve çocuk sırtını dönüp etrafındaki insanlara ve uzaklara bakmaya koyuldu,
uzaklardan gözlerine sinen haylazlığa dörtnala koşan çocukluğuna belki
bir kadının kırıklarıyla oyuna koyulmuş mahzun ve muzip çocuklara öykünen
ve fakat yenikliğini bir türlü kabullenemeyen adamlar ve kadınlar sustu
utançtan mıydı yoksa korkudan mı anlamadı çocuğun esmer yanları..
bir şehir unutulmaya en müsait yerinden başladı yas tutmaya
ben geceleri faili malum şiirler yazarım
bir köy yakılır uzakta
ve çığlıklarla inler dünya
her çığlıkta bölünür Batman'ın uykuları
faili meçhul bir cinayet olurum..
İçi titreyerek korku duyanlara indirilen bir kitap var;
arşa istiva zamanını bilir misin
gizleme sesini, bağır, çağır yağmala..
gizliden öteyi bilen var,
kaçak ülkesi var yitik çocukların
üç vakte kadar çıkar fallar ve bir de keramet var daha;
soprano ağıtlar yırtılırken içimde
bir yangının kanayan tohumuyla didişirim bazı akşamlar
kahramanlığımdandır kırmızı güllerden
ve bayat sözcüklerden örüğüm kadınların ölümü
radyoda eski bir şarkı;
'başın öne eğilmesin aldırma gönül aldırma'
yürüdüm
eğirerek kendimi annemin kınalı saçlarından
Süryani kızlar gördüm çocuksu bir dalgınlıkla
kanayan ayaklarımla incittim tüm yolları
kızaran yanaklarımı hibe ettim soykırımlara
ölünmüş onca yere çıplak ayakla bastım diye
sakat atların yazgısıyla geçtik bir kaç meridyeni
ve kendi yalnızlığımızın etrafında rötuşlar çizdik
şimdi bileklerimizde paslı hançerlerin valsi
hangi birimizi öldürmeliydik
aradıkça yitirdiğimiz neydi
ve hangi nehrin kıvırımlarında yitirmiştik dilimizi..
annem besmeleyle eğirdiği
kederli ahlarla örmüş benim ömrümü
ruhumdaki sancının anlaşılmaz mesajıyla
ulaştım küf kokan bu hikayeye
hazırım ey cellatlar, sehpalar ve yağlı urganlar
çağırın beni
sana baktığımda yüzümün neden çoğaldığını bilmiyorum
sana baktığımda yüzümün neden çoğaldığını kimseler bilmiyor
kimseler bilmiyor ağzının bir yerlerinde yasaklı cümlelerimi gizlediğini
ve kasıklarıma genetik sancılarını kiltlediğimi...
sana baktığımda yanıyor yüzüm çoğalıyor;
mahabatta görüldüm ilkin sonra boynumda yağlı bir ilmekle diyarbakırda
alnımı da yarmıştı bir şarapnel annemden saklamıştım ağaran bir kakülle
kurumaya direnen kan lekesiydi güneyimde nuhun gemisine sığınmış ortadoğu
oysa kanı bilmesin ihanet etmeden büyüsün istiyorum rüyalar ve çocuklar
halaya dursun insanlar ele ele tutuşup şırnaktan endülüse horasana
milattan önce miydi seni ilk görüşüm
yoksa sonra mı
gözlerinde ela bir bezm-i elest
cennetten kovulan ben miydim
yoksa Muhammed miydi
orumcek ağlarının ardındaki
daha nice guzel siirlerin devami dilegiyle saygilar