Kahve ocağına ben geleyim.
Gülümsemen naz ocağında ben geleyim.
Hayâ edep tüm havanda can olayım.
Çiçek bu, gül bu işlenmiş naz naz gözümde.
Eğilir rüku saatler emrimde.
Kelimeler lâl olur, namazın kıymeti önünde.
Olmasaydı; sevgiler hürmetler perişan olur, Hak kapısında.
Gül gibi taç olursun, bu kapıda.
Arşa sığmaz gönül, Hak dostun selamına.
Büklüm büklüm olur, Hâl kapısında.
Gönlümün incinmesi yerine, belimin incinmesini tercih ettim.
Zulme rıza yerine, mazlumun elini tutmayı tercih ettim.
Dünyaya diş geçirenler, Suriye’de alay etmenin keyfini tadıyorlar.
Atalarımızın yönettiği bu topraklarda, ilmek ilmek hüzün tattırıyorlar.
(06.03.2014)
Dağlar dağlar yârim dağlar.
Dağlar yaşmağına silem dağlar.
Halep kan ağlar yüreğimi dağlar.
Sana Rahmet bana hüzün dağlar.
Af dilerim, utanırım Müslüman ben miyim.
Kalbi sidra, bedeni parça parça çocuklar.
Akşam güneş Nur Dağında batarken;
Ahir Dağda, bakan göze keyif vardı.
Yamaçlar, gölgeler, çam ağaçlar ve kuşlar da sevgi şöleni vardı.
Tadı damağımda Bertiz üzümü vardı.
(30.10.2013)
Her zaman dümdüz ağaç dallarından odun kesen;
Yunus Emre, eğriliğe Hak Yolun bilmez fanisi idi.
Kâbe’ye dümdüz bakan gönül eri idi.
Hak kapısında, ancak rükû için bükülen ermişler idi.
Mescidimin tespihleri, dümdüz dizilmiş idi.
Eli açık Kâbe’nin gölgesindeyim.
Sordum. Ey kalp, ey gönül hangi haldeyim?
Kardeş kardeşe dua için açılan ellerdeyim.
Bir akçe bile istemeyen,bembeyaz örtülülerin gönüllerindeyim.
13.08.2014 Kahramanmaraş
Yandı yandı içim yandı.
Bu ne köz ne de alev yaktı.
Bin bir yolda mahşere giden;
Gözyaşlarım yandı.
Yıllar ömrümde bitse de mezarımda bitmez.
Kalkale harflerin önünde;
Ali’nin bilgisini yaşadım.
Ufka varan heyecanım;
Cebrail’in önünde hayal ettim.
Gözyaşlarımdan akan her rüya;
Adım adım Kâbe’ye yaklaştırır.
Gönlümün her perdesinde tertileyi Kur an geçti.
Gözlerimde ahenk ahenk yaşlar düştü.
Ne kir ne de haset kaldı.
Sevda i gülü seda kaldı.
Nasibi Hak, yüce hazine i iltifat.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!