küçük küçük kâğıtlardan kayıklar yapardık
yağmur yağınca sokağın başından aşağıya bırakırdık
küçük bir sokaktı ben de küçüktüm
at arabalarının arkasına takılırdık
hep de sizin eve gidenlere
o küçük sokak şimdiler de cadde oldu da
bıraktığın yeri hatırlar mısın
bir çatışma çıktı
ölüler yaralılar oldu
her yer kan ve gözyaşıydı
duvarlar çatladı
camlar kırıldı
kayıp şehrin adamı KADINI ARARKEN
geldim-gittim
geri geldim…
işte yine geldim karşısına evinin
oturdum elimi de koydum çeneme
“hadi gel, hadi gel” dedim kaç bin kere
çık çık kapıdan dışarı kaç bin kere
söylenip durdum deli sandılar
ah! ah! o kiraz ağaçları
“ellerim dondu” dedin “ayaklarım dondu” dedin bilirdin ne çok severdim onları
ırmak kenarlarında yaktığımız ateşleri nasılda saklardık yüreğimizde
şavkı vurmasın diye nasılda gizlerdik ayışığını avuçlarımızla
her yanımız nasılda sarılmış sarmalanmıştı sivri sivri kayalarla
karanlıklar içinde aydınlığımızı sarmaş dolaş edip uçurumlara el sallardık…
ve ağrılı yalnızlık kırılmışçasına
kimi kollarımda
ve acılı yalnızlık kesilmişçesine
kimi sırtımda
varsın acında ağrında sarsın
hem bedenimi
FARKINDA MISIN? ...
merhaba
farkında mısın?
neden daldın?
ne çok sevdim trenleri
hele de kara trenleri
horoz sesine tezek kokusuna götüren
bir kere de olsa iki kere de olsa
raylar ne çok sevmiştim oysa seni
almadın götürmedin bu yalnızlığımdan kurtaramadın
konuşmaktan seni dinleyemez olmuştum
oysa şimdi nasıl da dinliyorum sesini
gecenin gündüze en yakın olduğu sessizliğinde
ağlamadığımı bilesin…
yalan söyledim ey sevgili yalan yalan
ağaçlardan kuşlardan çiçeklerden beterim
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!