Hasan Basri Çantay son devir din adamlarından. TBMM 1. Dönem Balıkesir Milletvekili, öğretmen, gazeteci, politikacı, fikir ve din adamı, Kur'an müfessiri. Babası, Balıkesirli tüccar Halil Cenabi Efendi, annesi Balıkesir Kepsut’tan Hadice Hanımdır. 1887 senesinde Balıkesir’de doğdu. 1964 senesinde Balıkesir’de vefat etti.
İlk tahsilini Arap Hoca ve İbtidai-i Kebir Mekteplerinde gördükten sonra Balıkesir İdadisine girdi. Dördüncü sınıftayken babası ölünce okulu terk etmek zorunda kaldı. Zelzeleden yıkılıp yeniden yapılan Zağanos Paşa Camii için yazdığı elli beyitlik tarihi sebebiyle Mutasarrıf Adanalı Paşabeyzade Ömer Beyin takdirini kazandı. Halil Edib’in bir şiirine nazire yazdığı için Mehmed Ali Ayni Beyin dikkatini çekti. Nafia dairesi, tahrirat kalemine memur oldu. Aynı zamanda Mevlevihane medresesinde, Ahmed Naci Dededen ve Hacı Ahmed Efendiden Arapça ve Farsça öğrendi.
İkinci Meşrutiyetin ilanından sonra yayınlanan Nasihat ve Balıkesir gazetelerinde yazı yazdı. Mutasarrıf Mümtaz Beyden hukuk, iktisat ve maliye okudu. İttihat ve Terakki Cemiyetinin Balıkesir’deki yayın organı Yıldırım Gazetesi’ni çıkardı. Özel İdare Encümeni Başkatibiyken, 1913 senesinde Karesi Gazetesi’ni çıkardı. Lise seviyesinde bir mektep olan Dar-ül-Hilafe’de, Türkçe, yazı, edebiyat ve Arapça öğretmenliği yaptı. Genel Meclis ve Daimi Encümen üyeliklerinde bulundu. Birinci Dünya Savaşı sonlarına doğru Ses Gazetesi’ni çıkardı.Mütareke yıllarında padişah Sultan Vahideddin Hana açıktan hücum eden yazılar yayınladı. Ses Gazetesi kapatıldıktan sonra Balıkesir’den ayrılarak sekiz-dokuz ay Burhaniye, Kepsut ve Dursunbey’de kaldı. Birinci Büyük Millet Meclisine Balıkesir Milletvekili olarak katıldı. M. Akif Ersoy ile yakın arkadaşlık kurdu. Büyük Millet Meclisinin birinci dönemi sonunda tekrar Balıkesir’e dönen Hasan Basri Çantay, okullarda edebiyat öğretmenliği ve Çocuk Yuvası Müdürlüğü yaptı. Mahalli gazetelerde yazı yazdı. 1928 senesinde rahatsızlığı sebebiyle emekliye ayrıldı. Musiki ile de ilgilenmiş olan Hasan Basri Çantay’ın çeşitli besteleri vardır. Şiirlerinde, Basri, Hüzni, Serseri, aşık Hasan ad ve mahlaslarını kullandı. Ömrünün son yıllarını dini, ilmi, edebi araştırmalara veren Hasan Basri Çantay 1964 senesinde Balıkesir’de öldü.
Eserleri
Kur’an-ı Hakim ve Meal-i Kerim
Mektebli Yavrularıma
Müslümanlıkta Himaye-i Etfal
Ülkü Edebiyatı
Kara Günler ve İbret Levhaları
Zeka Demetleri
Babamın Şiirleri
Akifname
Fıkh-ı Ekber Tercümesi
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!