Parçalara ayrılmış olan özlemin öfkesi,
Dolambaçlı yılların kıyısındaydı.
Acılarına uğrardı bazen,
Güz vakitlerinde..
Tiryakisi değildi,
Kaldırımlar şahit olmuştu adımlarımıza.
Canımızdan bir parçaymış gibi basardık ufalanmış taşlarına..
Gökyüzü kızıla büründüğü vakitlerde yürürdük sokaklarda
Ve her gece yarısında...
Sokak köpeklerine selam verirdik aynı anda.
Sessiz sedasız...
İnanma Fila’m
İnsan kendi yalnızlığında da ölürmüş
Hesabı kesilen yaşamın bulgularıdır bu yalnızlık.
Ziyadesiyle alışkınım benden ötelere
Belki kafam ölecek,
*Ağrılı Sus Nöbeti*
Gözlerimi açmaktan korkuyorum Fila’m
Başucumdaki elzem sorular ve bulunmaz çareler,
derin uykularımın korkulu rüyası olmuş.
Baharın rayihasındaydı iç çekişlerim
Senin uğruna benliğimi kaybettim
Tökezleyerek her akşamüstü tren istasyonuna gidiyorum
Beraber, geçen vagonlara el salladığımız istasyona..
Yokluğun bile iki kişilik
Bir yolun daha sonuna yaklaştık Fila’m
Açmayalım solgun gözlerimizi
İnsanlıktan kaçan bedenler var.
Görmemeliyiz!
Ayağımıza sarmaşıklar dolansın
Fila’m..!
Bilirim, uzun zaman oldu
Bir asrın bittiği yerdir burası
Terazinin bir kefesinde
Yoksul acıların birikmiş
Mükafatının buyruğu sorgulanmış
Biliyorum!
Bir gün bütün bedenimi sarmalayacak bu müzikler, hissediyorum..
Kelimelerle boğuşurum, mısralar yetişir imdadıma,
Kalemim, sabaha karşı ak sayfalarda şaha durur.
Körükle gidiyor
Bana en uzak, en yakın
Hüznün çocuksu vaziyeti halihazırda
Neşemin kilidi,
Sıkıntılarım ve yokluğu...
Sıcak çay bardağında hissederim duygularımı
Ey kalbim!
Feragat et, kalbi kirlenmiş tüm insanlardan..
İsyan çığlıklarının önüne geçme,
Bırak!
Bırak da boğulsunlar bastırdığımız duygularımızda.
Mahzenindeki çiçekleri de gösterme kimseye
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!