Zamam zaman içinde giderim eskilere,
Sırada bakır kaplar,su veren çeşmelere,
Avluda ocak yanar,tencereler islenir,
Tencerelerin isi toprakla temizlenir,
Tüketiyor nefesimi bu yalan koşturuşlar,
Herşey birbirine zıt,hep aykırı duruşlar.
Sıyrıldı bedenle ruh,birbirinden kaçışlar,
Cehennem oldu dünyam,sönüp sönüp,yanışlar.
Yine binbir hevesle yetiştim geceye,
Kıvrım kıvrım doldu içime sükut.
Ah bir inebilsem o karanlık bahçeye,
Et ve kemik kaybolur,tüy olur bende vücut.
Çiçekler boyun büker,çocuklar ağlar gece,
Karanlık gecelerdir kurtuluşum,azadım,
Güneş doğunca başlar,benim sonsuz azabım.
Hayatımın en güzel hazanıydı bu mevsim,
Güneş sırtımı yakarken,gölgede üşüyorum.
Kuşlar son demini sürüyor güneşin,aylardan ekim,
Ve asmalarda altın sarısı yapraklar görüyorum.
Yusufcuk çoktan susmuş,serçeler uslanmışlar,
Bir gün olur da eğer,bulursam seni,
Bahtımı gölgeleyen bulut kaybolur.
Yüzünde görürsem sevda resmini,
Mevsim bahar olur,çöller bağ olur.
Geceyi yarılamışken bu loş odada,
Bir hayal görüyorum,gözüm dışarda.
Kanatlanıp benliğim O'na uçsa da,
Takılıyor bedenim tahta kapıda.
Engin bir ummandı gönlümde sevdan,
Bir damla yaş olup,aktı gözümden.
Melekler gibiydi o naz-ı edan,
Niçin çevirdin mah'ım yüzün yüzümden.
Ey sevgili; sen ki bahara eştin,
Düşündüm de bir gün ben,sonum nasıl olacak?
İçimdeki pilsiz saat,nerde nasıl duracak.
Bu fikirle başladım ben ölümü tasvire,
Ölmeyen bilmez elbet,nasıl olur bu sahne.
Zamanım yaklaşıyor tartılacak günahlar,
Beni omuzlarında kaldıracak insanlar.
Rüzgar telleri burur,ses çıkar sesten ince,
Haykırır bacalardan isli ocak sönünce.
Islık çalan ağaçlar,geceyi besteleyen,
Nokta nokta yıldızlar,boşluğu desteleyen.
Ne varsa gecede var,ne varsa gecede var,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!