konuşmadan konuşuyoruz şimdi,
tam orada, bak!
sokak lambasına yaren duvar dibi,
köşebaşı yalnızlığına paralel.
duyamadan birbirimizi duruyoruz,
yokuştaki taşa düşman sel gibi,
kaldırım sessizliğine bölünerek...
bölünerek yaşadığım şehrin orta yerinde
boğularak bekliyor ayaklarım.
bir köprü ıssızlığında,
bir köprünün tam ortasında,
dikine duran heybetinin
yatay düşler çizgisinde.
kentin sarı soluk ışıklarında
silik yüzün geçiyor,
yüzünün hatlarında isyanlar var,
yüzünde, dilini bilmediğim
bencil bir kavganın izleri..
tanımsız, tamamlanmamış soruların
devrik işaretleri..
bir vapurun güvertesinde
nahoş kıvrılan tebessümle
suallerin vebaliyle maviye açılıyor süretin..
zihnim harp,
zihnim de piminden çekilmiş el bombası!
kusurlu bir cinnet pençesi,
tırnağı ruhuma asılı...
bir köprü altı yalnızlığında,
bir köprünün ikiye ayrıldığı yerde ayaklarım..
biraz önce;
çiğneyerek yuttuğum
senin o yüzerek geçtiğin deniz de,
bir ruh intihara teşebbüs etti.
mayaladığı hayatı,
tanrıya baş kaldırıp
azrailin işini hiçe sayarak
bir kadın
yüreğine derin bir kesik attı.
feryadını bir ben duydum,
bir de galata ağladı....öz/
haziran/on
Özlem ÇayKayıt Tarihi : 10.6.2024 04:09:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Kaybolduğu yerde dakikalar, saatler, aylar, yıllar mevhumunu kaybeder, takıldığımız söz öbekleri anlam giysilerine dayanıklı mıdır? onu arıyoruzdur.. not alıp, gezinmeyi kelimeler de sık yapıyorum ben de. teşekkür ediyorum.
TÜM YORUMLAR (1)