Sabahın üçü, beşi, yedisi…
Ne fark eder?
Sen yoksun.
Ve ben, yine yokluğunun ellerini ceplerime koyup
Arşınlıyorum sokağın ürkek kaldırımlarını.
Dilimde henüz tamamlanmamış bir şarkı,
Benim gibi o da yarım.
“Yırt üstüne örtülen kefeni,
Çiz dudaklarına mutluluğu” diyen sevdiklerime inat,
Yine öksüz bir yalnızlığı kucaklıyorum.
Her gün, her an birbirinin aynı.
Gözlerimde gittiğin o an,
Ayak seslerin hâlâ kulaklarımda.
Oysa bir zamanlar terminallerde az beklemedim
O ayakların bana gelişini.
Şimdi ise gidişine şahid oluyorum.
Ne acıymış insanın sevdiğini uğurlaması.
Gittiğine üzülmüyorum da,
Yokluğun var ya…
Kılıç yarası gibi deşti yüreğimi.
Ben ki yıllara meydan okumuş,
Sokak lambasının altında
Üşüye üşüye, titreye titreye şiir yazmış o kız…
Kelimesiz kaldım.
Hani yirmi dokuz harfti alfabem,
A’dan aşkı,
Z’den zamanı öğrenen ben…
Gidişine hâlâ bir harf bulamadım.
Öksüz,
Yetim,
Bir de harfsiz kaldım.
Şimdi adaklar adasan, dilekler tutsan,
Yıldızı gözlerimin önünden kaydırsan…
Sen bende bittin.
Bakma, dil nankör konuşur durur;
Ama sustu mu, kimse konuşturamaz.
Sen dilimi susturdun.
Kelimeleri yan yana getirip,
Hiç kimsenin bilmediği küfürleri ardı ardına etmek
Geçse de içimden, yine de yapamıyorum.
Olur da bir gün kavuşmadan ölürsem,
Gözlerin mezarım olsun,
Ellerin kefenim.
Son suyum senin elinden olsun.
Dostum, düşmanım yanımda olsun;
Tek gözyaşı akmasın toprağıma.
Alkışlarla gömün beni.
Açıldı avuçlarım, alkışlıyorum seni.
Ne güzel bana el oldun be sevgili…
El oldun.
05.09.2025 13:25
Kayıt Tarihi : 5.9.2025 13:27:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!