Ey pak içinde yaratılmış sureti taşıyan gönül,
Öte git deme daldaki yaprağa, sahibi vardır dalın,
Bana, şu; ona bu deme; bakmışsın sen gibi kara olmuş dediğin,
Cümle öz Bir'den gelir, kimi handa, kimi kanda zehirlenir,
Karınca bile konuştu vakte Süleyman olanla; sen hangi divânın risalesindesin?
Ey gönül, arzdan süzülen billur safâ içinde gizlenir,
Bilmez misin hakikat, her nefeste yeniden çizilir?
Dal kırılır, yaprak düşer, bahtın yükü sabır ile çözülür,
Ne ki hoyrat bakış, o mâsum yüzün sînesine süzülür,
Vakit sâhibi görür, her zerre, O'nun isminde düğümlenir.
Her işte bir hikmet var, sanma ki âlem nâfile döner,
Tohum ekilmezse eğer, hangi bostan gül ile övünür?
Bana "O" deme, "Ben" deme, yokluk ikliminde hakikat görünür,
Süleyman’a kelâm eden karınca gibi, kalp de seherde ürperir,
Hangi seyrân, sahibinden izinsiz, ufka kanat süzülür?
Bir nazar eyledim âleme, gördüm ki her şey cümleden bir,
Ârif olan idrâk eder, cânında gizlidir O’nun sırrı ser.
Ağaçta yaprak, denizde katre, semada yıldız nedir?
Her biri mazhar-ı kemâl, kim ki bilir, o gönlünde diridir,
Sen söyle ey dil, hangi hikmet kârîsindesin, ne vakit öğrenir?
Hâr ile gül bir arada, lütuf ve kahrı nazar et,
Ne ki hakîm yaratmış, hikmeti bilmeden eyleme red.
Bir taşla bir inci aynı denizde ömrünü tüketir,
Velhâsıl, derya'dır ikisi de, bâtına inen farkı çözer,
Bu ahval içinde sen hangi semâ'nın yıldızındasın, haydi söyle?
İnsan bir âlemde nefsin kurduyla savaşta olur,
Nefs-i emmâre zâlim, fakat ruhun nûru ile bulur.
Kimi altına, kimi tahta, kimi rızâya sevdalıdır,
Velînin yolunda sabır kılavuz, vuslat meşaledir,
Sen hangi irfân ırmağında, ab-ı hayâtı bulacaksın?
Cümle cihan bir sayfa, okunacak sır hâlinde durur,
Kim ki “Bilmiyorum” der, o zaman ilme sâdık olur.
Mizan-ı hak her kelâmda, dost elinde bâki olur,
Bir zerre hikmetin içinde, sonsuz ummân saklanır,
Sen hangi harf ile nâm bulur, ne sır edineceksin?
Süleyman’a konuşan karınca gibi sabırla sükût et,
Zerrede tecellî eden nûru, kalbinle selâma yet.
Dağlar, taşlar niyaz eder, kime diye sorma, öz bil,
Gönül ki pâk olur, o zaman semâ’nın esrârını hisset,
Sen hangi cânın ârif nazarında safâ bulacaksın?
Ey âşık, hûrilerden ziyâde Hakk’a muhabbet eyle,
Âlemde gördüğün nûr, hep O’nun cemâline meyle.
Dal budak verirken ağaç, her yaprak secdeyle eğle,
Ne ki bir gölge, bir anahtardır, mâneviyâtı seyret,
Sen hangi perdenin ardında vuslatı bekliyorsun?
Hakikat, saklı bir cevher, her sabah rüzgârda parlar,
Bir nazar eyle, her cisim, esrârın aynasında parlar.
Eşya ki lisan olur, her zerrede tevhid doğar,
Bu seferde sen, hangi menzilin izinde yürürsün,
Kimi taş, kimi yıldız olur, her biri bir gayeye varır.
Ey gönül, aradığın öyle bir sır ki bitimsizdir,
Ne sema biter, ne zemin, her ân hikmet ile süslüdür.
Kimi seher vakti dirilir, kimi gafletle gece toprağa düşer,
Her soluk, İlâhî bir emanet, ey nâzenin bil ki eşsizdir,
Sen hangi hikmet pınarından kana kana içeceksin?
Ârif-i billah o kimsedir ki her nesneyi münevver bilir,
Bir gönül gözü açılırsa âlem kitap gibi okunur.
Candan gayrısında derman arama, hâsıl olan O’dur,
Sen de bir damlasın, ummânın rengine boyanmışsın,
Hangi akışta, hangi dalgada cân ile vuslatı bulursun?
Ey sevgili, kalbin derinliklerinde O’na uzan, safâya er,
Yol ki sabırdan, sevgiyle örülür, o vuslatın ne güzel yer.
Süleyman olmasa dahi, karınca kelâmı dinleyen Hakk’tır,
Gönül aynasında deryayı gör, ne dalga korkutur, ne yer,
Ey Emrah! Sen hangi aşkın maverasında, ebedî huzura ereceksin?
Emrah Bekci
Tefekkür Notları
2009
***
Bu "Tefekkür Notu" Kur'an'ı Kerim'in aşağıdaki ayetlerine atıfta bulunur:
1. Dal, yaprak, birlik ve her şeyin sahibinin Allah olması:
Bakara Suresi, 2:115: "Doğu da, batı da Allah’ındır. Nereye dönerseniz Allah'ın yüzü oradadır. Şüphesiz Allah her şeyi kuşatandır, bilendir."
Rahman Suresi, 55:6: "Yıldızlar ve ağaçlar O'na secde eder."
En'am Suresi, 6:59: "Gaybın anahtarları O’nun katındadır, onları ancak O bilir. Karada ve denizde olanları bilir. Düşen hiçbir yaprak yoktur ki, O onu bilmesin..."
2. Karınca ve Süleyman kıssası:
Neml Suresi, 27:18-19: Süleyman Peygamber'in karınca vadisindeki kıssası: "Nihayet karınca vadisine geldiklerinde bir karınca dedi ki: 'Ey karıncalar! Yuvalarınıza girin ki, Süleyman ve ordusu farkına varmadan sizi ezmesin.' Süleyman onun bu sözüne tebessüm ederek gülümseyip dedi ki: 'Rabbim! Bana ve anne babama verdiğin nimete şükretmemi, razı olacağın salih bir amel işlememi nasip eyle...'"
3. Her şeyde hikmet ve yaratılışın anlamı:
Ali İmran Suresi, 3:190: "Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, akıl sahipleri için gerçekten açık ibretler vardır."
Hud Suresi, 11:7: "Arşı su üzerinde iken, hanginizin daha güzel amel yapacağını denemek için gökleri ve yeri altı günde yaratan O’dur."
4. Sabır ve hikmetle zorlukların çözülmesi:
Bakara Suresi, 2:153: "Ey iman edenler! Sabır ve namazla Allah’tan yardım isteyin. Şüphesiz Allah sabredenlerle beraberdir."
Şura Suresi, 42:43: "Kim sabreder ve affederse, işte bu elbette azme değer işlerdendir."
5. Tohum, ekmek ve rızık metaforları:
Bakara Suresi, 2:261: "Mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, yedi başak bitiren ve her başakta yüz tane bulunan bir tohumun durumu gibidir. Allah, dilediğine kat kat verir. Allah, geniş ihsan sahibidir, hakkıyla bilendir."
Yasin Suresi, 36:33: "Ölü toprak, onlar için bir delildir. Biz ona hayat verdik ve ondan taneler çıkardık; işte ondan yerler."
6. Eşyanın dile gelmesi, tevhid ve hakikat:
Fussilet Suresi, 41:21: "Nihayet onların kulakları, gözleri ve derileri, yaptıklarına şahitlik eder."
Enbiya Suresi, 21:30: "İnkar edenler, göklerle yer bitişikken onları ayırdığımızı ve her canlı şeyi sudan yarattığımızı görmüyorlar mı?"
7. Vuslat ve Allah’a kavuşma arzusu:
İnşikak Suresi, 84:6: "Ey insan! Şüphesiz sen, Rabbine doğru durmadan çalışıp çabalıyorsun; nihayet O’na kavuşacaksın."
Rûm Suresi, 30:50: "O’nun rahmetinin eserlerine bir bak! Yeryüzünü ölümünden sonra nasıl diriltiyor? Şüphesiz O, ölüleri de diriltecek olan Zat’tır. O, her şeye hakkıyla gücü yetendir."
8. İrfan ve hikmetin kaynağı:
Lokman Suresi, 31:12: "Andolsun, Lokman’a hikmet verdik: Allah’a şükret diye..."
Bakara Suresi, 2:269: "Allah hikmeti dilediğine verir. Kime hikmet verilmişse, ona çok hayır verilmiştir."
9. Her zerrede Allah’ın tecellisi:
Hadid Suresi, 57:3: "O, Evveldir, Ahirdir, Zahirdir, Batındır. O, her şeyi hakkıyla bilendir."
Zilzal Suresi, 99:7-8: "Kim zerre miktarı hayır işlerse, onu görür. Kim de zerre miktarı şer işlerse, onu görür."
10. Hakikat yolculuğu ve Hakk’a muhabbet:
Maide Suresi, 5:54: "Allah bir topluluk getirecek ki, onları sever, onlar da O’nu sever..."
Ankebut Suresi, 29:69: "Bizim uğrumuzda cihad edenleri, elbette yollarımıza eriştireceğiz. Şüphesiz Allah iyilik yapanlarla beraberdir."
Kayıt Tarihi : 20.11.2024 01:02:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!