Bir piyano sesi duyuluyor çok uzaklardan
Sen benim çocukluk anılarım olmalıydın aslında..
Ansızın yıllar öncesinden kopup geliveren bir yüz..
Çıkmaz bir sokakta karşılaşmalıydık
Birbirimizin yüzüne öyle bir bakıp
Bir yerlerden hatırlamalıydık..
Sesini duymazsam öleceğim...
Sonra bir bir yapraklar dökülecek
Bir şehre vakitsiz sonbahar gelecek
Ve ben kızıl yapraklara gömüleceğim..
Seni görmezsem öleceğim
Tüm aynalar bir anda paramparça olacak
Ben seni çok sevdim…..
Bir çocuğun annesini sevmesi gibi koşulsuz
İlkbaharın her yıl kışın ardından gelmesi gibi sebep aramadan
Pervane gibi yanarak ateşinle
Aşık gibi dönerek hasretinle
Seni sağ kolum belleyerek sevdim…
İstanbul günün sonu
sen gecenin
İstanbul sözün sonu
sen başı ama
İstanbul bir ayna
bakmadan seni gördüğüm...
Yarın uyanacağım elbet
usulca sıyrılacagım yataktan
uyandırmaktan korkarmıs gibi seni
bir çay koyacagım ocaga gayri ıhtiyari
bir şarkı mırıldanacağım hafiften
ama katiyyen yükseltmeden sesimi
-Bir bardak çay?
-Hayır
son bir hayal kırıklığı gördüm
gözlerinin-gözbebeğinin-içinde
birazdan yapacak hiçbirşey bulamayıp
-ve gözlerime bakamayıp-
sana sesleniyorum icimdeki seytan
heryer isil isilken
senin bir yuzun karanlik
ben senin
karanligimi tamamlayan kara yanlarini seviyorum..
guzel de degilsin hani
Ne çok sevmiştik seni...
Sonra ne “çoooklarımız” oldu.
Çoktanda kocaman “hiç”lerimiz.
Nerde gittiysek..dönemedik...
Ardından
Bir limanda bizi bekleyen
Benim adım kırmızı...
Islak çocuk gülüşündeyim yaşadığın şehrin
Genç kız hıçkırıklarıyla ağlayışlarında...
Geceye benimle başlıyorsun,
Her sabah seni uyandıran benim dokunuşum aslında...
Yürüyorken İstinye sahillerinde,
Ruhsuz bir şehirin
Dilsiz çocuğuyum ben..
Kelimelerim yetmedi yaralarımı sarmaya..
Her yanımdan kan damlıyor
İlk cemrem düşüyor toprağa..
Ben ki baharı getiriyorum
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!