İnsanlar pis bir oyunun içindeler farkında değiller. Sizler sürekli cumhuriyet yıkılacak derseniz ülke bölünecek derseniz Türk halkının refleksini ortadan kaldırırsınız. Çünkü çok söylenen söz sıradanlaşır ve insanlar o söze artık tepki vermez olurlar. Bu oyuna gelmeyin. Zira bu gibi ifadeler kulaklarda dolaşmaya devam ederse Allah korusun ülke gerçekten yıkılma aşamasına geldiğinde sesininizi duyuracağınız kimseyi bulamayabilirsiniz. Çığlığınız sahipsiz kalabilir. Başka örnekler vermek gerekirse sürekli bombaların patladığı bir şehirde insanlar eninde sonunda sokağa çıkarlar ve sokakta yürürken acaba yanımda bir bomba patlar mı diye düşünmez olurlar. Çünkü sürekli beyninde kötü düşüncelerle dolaşan bu insanlar sonunda duyarsızlaşırlar ve yanında adam öldürülse bile bunu hayatın bir parçası sayarak şiddeti içselleştirirler. Millet olarak bu gibi örnekler yaşamamamız ve her zaman uyanık olmamız gerekir. Şu an Türkiye'de cumhuriyet yıkılacak, ülke bölünecek çığlıkları ayyuka çıkmakta. Peki ya denilenler doğru ise. Bize büyük bir devlette yaşama hakkını görmeyerek, bizleri bölerek, küçültmeye çalışarak ve bizleri azınlık kültürüne layık görerek amaçlarına ulaşırlarsa, bu ülke çok kolay tabi ki yıkılabilir. Ayrıca Türkler devletler yıkmış ve devletler kurmuş bir millettir. Aynı genetik kültür zuhur edebilir ve Türkiye Cumhuriyeti bu şekilde de yıkılabilir. Hiçbir şey olmaz deme. İnsanların başına ne geldiyse bana bir şey olmaz düşüncesinden gelmiştir. Evet ya söylenenler doğruysa Allah korusun Türkiye Cumhuriyeti yıkılma tehlikesi içindeyse. Türkler işporta talancısıdır. Sokakta bir satıcı çarşafı yere serip, üzerindeki eşyaları satmaya kalksa gelen geçen oraya hücum eder(asker bir milletiz ya) eline ne geçirirse ya satın alır ya da çalar. Evet ülkemizin haritası yere serildiğinde milletimiz acaba ülkesini mi düşünecek yoksa komşusu olan Kürt'ün, Rum'un evini talan etmeyi mi düşünecek. Allah korusun böyle bir şey düşünmek bile istemem. Sokakta kırk yıllık komşuların savaştığını, birbirlerinin evlerini talan ettiklerini düşünmek bile istemem. Bu ülkenin birleşmeye, kucaklaşmaya, kardeşliğe ihtiyacı var. Bu ülke bölünemez diyenler insanların kafasında psikolojik sınırların çizilip çizilmediğine bir baksınlar. Ötekiler, berikiler diyenler bu ülkeye zarar verdiklerini unutmasınlar. Bana Türkiye'yi sev diyorlar. Hangi Türkiye'yi seveyim. Doğusunu mu seveyim, batısını mı? İzmir'de başka bir Türkiye var. Rize'de başka bir Türkiye var. Van'da başka Türkiye var. Bana Türkleri sev diyorlar. Hangi Türk'ü seveyim. Türbanlısını mı, sakallısını mı, çobanını mı yoksa oyu ondan daha değerli olan iri dudaklı mankenini mi, sağcısını mı, solcusunu mu yoksa sadece Atatürkçüsünü mü seveyim? Bizler tek bir millet olamamışız ki tek bir ülkeden söz edelim. Hala ulus devlet olma sancıları çekmekteyiz. Tek millet olmanın yolunu tek tip vatandaş ortaya çıkarma çabası içinde görmüşüz. İşte yanlış bakış açısı budur.
Türkiye Cumhuriyeti yıkılmamalıdır. Bu ülkede Kürtler şunu bilmelidirler: Rize'de polis ya da asker bir vatandaşın kurşunuyla öldürülse ben utancımdan yerin dibine girerim. Artık bu utaç son bulsun. Diyarbakır'da, Van'da, Muş'ta polise ve askere kurşun sıkılmasın. Çünkü herkesin huzuru için varlar. Bizler onların varlığından sıkıntı duymuyorsak siz de duymayın.
Çocuklarımıza yardım edelim. Daha sağlam nesil yetiştirelim, mücadelelerle dolu TÜRK tarihini unutturmadığımız sürece, hiçbir emek sarfetmemiş, kökümüzü kazımaya çalışan hem iç hem de dış güçler emellerine ulaşamayacaklardır inşallah! Ey Türk! Üstte gök çökmedikçe altta yer yarılmadıkça ezan bitmez bayrak inmez şehitler ölmez.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta