Anadolu’nun, çorak topraklarını,
Tırnaklarıyla süren;
Yüreği yas, elleri nasır tutmuş bir anne okudum,
Bir resim ve üç beş satırla gazetelerde…
Anlatıyordu: Kalakalmış elleri böğründe…
Gözünde yaş, dudaklarında kelimeler kilitlenmiş.
Yerde yatan yavrusu kanlar içinde;
Bir magandanın kör kurşunu, beynine saplanıvermiş…
Sonuncusu erkekmiş yedi çocuğunun.
Dedi: Önce okuyup adam, sonra Vatan için asker olacaktı,
Mürüvvetini görmek için hep Dua etmiş olsa da…
Nereden bilsin bir serserinin, serseri kurşunuyla vurulacağını…
Dedesini Çanakkale’de, kocasını kaçakta kaybetmiş,
Acının her türlüsünü sinesine hapsetmiş.
Ağadan kaçmış okusun diye, töreye baş kaldırmış…
Ne yaptıysa yavrusunu yaşatamamış…
Kuzusunu memleketine götürmek istemiş,
Ben koruyamadım! Babasıyla dedesi korusun diye…
Parasızlık, çaresizlik, yokluk hep üst üste gelmiş…
Son çare, yavrusunu bırakmış koca şehirde.
Üç-beş ay yatmış da çıkmış, yavrusunun cellâdı.
Belli yine içip içip kuduracaktı…
Yine naralarla böğürerek dehşet saçacak…
Yine kızıl kanlar içip, körpe canlar alacaktı…
Hangi ana dayanır bu acıya…
Hangi ana bir defa ölen yavrusuna; bin defa ölmez…
Serseri maganda, kör kurşununa;
Neden artık “dur” demez!
Ateşin düştüğü yeri yakışı: Dünkü gazetedeydi,
Artık bugün geldi, belli ki yarın yeni bir gün olacak…
Ve biz duyarsızlar tarafından:
Her şey gibi bu acı da unutulacak…
Kayıt Tarihi : 6.4.2007 01:12:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.